Skip to main content

فَقَدْ كَذَّبُوْكُمْ بِمَا تَقُوْلُوْنَۙ فَمَا تَسْتَطِيْعُوْنَ صَرْفًا وَّلَا نَصْرًاۚ وَمَنْ يَّظْلِمْ مِّنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيْرًا  ( الفرقان: ١٩ )

"So verily
فَقَدْ
işte
they deny you
كَذَّبُوكُم
sizi yalanladılar
in what
بِمَا
şeyler
you say
تَقُولُونَ
dedikleriniz
so not
فَمَا
artık
you are able
تَسْتَطِيعُونَ
gücünüz yetmez
(to) avert
صَرْفًا
(azabı) geri çevirmeğe
and not
وَلَا
ne de
(to) help"
نَصْرًاۚ
yardım bulabilirsiniz
And whoever
وَمَن
ve kim
does wrong
يَظْلِم
zulmederse
among you
مِّنكُمْ
sizden
We will make him taste
نُذِقْهُ
ona taddırırız
a punishment
عَذَابًا
bir azab
great
كَبِيرًا
büyük

feḳad keẕẕebûküm bimâ teḳûlûne femâ testeṭî`ûne ṣarfev velâ naṣrâ. vemey yażlim minküm nüẕiḳhü `aẕâben kebîrâ. (al-Furq̈ān 25:19)

Diyanet Isleri:

"Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar, artık kendinizden azabı çeviremez, yardım da göremezsiniz. Zulmedenlerinize büyük bir azap tattıracağız" denir.

English Sahih:

So they will deny you, [disbelievers], in what you say, and you cannot avert [punishment] or [find] help. And whoever commits injustice among you – We will make him taste a great punishment. ([25] Al-Furqan : 19)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Gerçekten de söylediklerinizi reddedip yalanlar sizi ve sizden ne azabı gidermeye güçleri yeter, ne size yardıma kudretleri var. Ve sizden kim zulmederse ona. büyük bir azap tattırırız.