Skip to main content

قَالُوْٓا اَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ اٰلِهَتِنَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصّٰدِقِيْنَ   ( الأحقاف: ٢٢ )

They said
قَالُوٓا۟
dediler ki
"Have you come to us
أَجِئْتَنَا
sen geldin mi?
to turn us away
لِتَأْفِكَنَا
bizi çevirmek için
from our gods?
عَنْ ءَالِهَتِنَا
tanrılarımızdan
Then bring us
فَأْتِنَا
o halde bize getir
what
بِمَا
şeyi
you threaten us
تَعِدُنَآ
bizi tehdidettiğin
if
إِن
eğer
you are
كُنتَ
isen
of the truthful"
مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
doğrulardan

ḳâlû eci'tenâ lite'fikenâ `an âlihetinâ. fe'tinâ bimâ te`idünâ in künte mine-ṣṣâdiḳîn. (al-ʾAḥq̈āf 46:22)

Diyanet Isleri:

"Bize, bizi tanrılarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.

English Sahih:

They said, "Have you come to delude us away from our gods? Then bring us what you promise us, if you should be of the truthful." ([46] Al-Ahqaf : 22)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Onlar, sen demişlerdi, bizi mabutlarımızdan vaz geçirmeye mi geldin, doğru söyleyenlerdensen bize vaadettiğini getir başımıza artık.