Skip to main content

اَوْ تُسْقِطَ السَّمَاۤءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰۤىِٕكَةِ قَبِيْلًاۙ   ( الإسراء: ٩٢ )

Or
أَوْ
yahut
you cause to fall
تُسْقِطَ
düşürmelisin
the sky
ٱلسَّمَآءَ
gökten
as
كَمَا
gibi
you have claimed
زَعَمْتَ
zannettiğin
upon us
عَلَيْنَا
üzerimize
(in) pieces
كِسَفًا
parçalar
or
أَوْ
yahut
you bring
تَأْتِىَ
getirmelisin
Allah
بِٱللَّهِ
Allah'ı
and the Angels
وَٱلْمَلَٰٓئِكَةِ
ve melekleri
before (us)
قَبِيلًا
karşımıza

ev tüsḳiṭa-ssemâe kemâ za`amte `aleynâ kisefen ev te'tiye billâhi velmelâiketi ḳabîlâ. (al-ʾIsrāʾ 17:92)

Diyanet Isleri:

"Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin."

English Sahih:

Or you make the heaven fall upon us in fragments as you have claimed or you bring Allah and the angels before [us] ([17] Al-Isra : 92)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Yahut umduğun gibi göğü, parçaparça üstümüze düşürmedikçe, yahut Allah'la melekleri karşımıza getirmedikçe.