وَمَنْ يَّعْمَلْ مِنَ الصّٰلِحٰتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخٰفُ ظُلْمًا وَّلَا هَضْمًا ( طه: ١١٢ )
But (he) who
وَمَن
ve kim
does
يَعْمَلْ
yaparsa
of the righteous deeds
مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ
iyi olan işlerden
while he
وَهُوَ
ve o
(is) a believer
مُؤْمِنٌ
inanırsa
then not
فَلَا
artık
he will fear
يَخَافُ
korkmaz
injustice
ظُلْمًا
zulümden
and not
وَلَا
ne de
deprivation
هَضْمًا
hakkının çiğnenmesinden
vemey ya`mel mine-ṣṣâliḥâti vehüve mü'minün felâ yeḫâfü żulmev velâ haḍmâ. (Ṭāʾ Hāʾ 20:112)
Diyanet Isleri:
İnanmış olarak, yararlı işler işleyen kimse, haksızlıktan ve hakkının yeneceğinden korkmaz.
English Sahih:
But he who does of righteous deeds while he is a believer – he will neither fear injustice nor deprivation. ([20] Taha : 112)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Fakat inanarak iyi işlerde bulunan ne günahının arttırılmasından korkar, ne sevabının eksiltilmesinden.