Skip to main content

اِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاۤءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِيْنَ   ( النمل: ٨٠ )

Indeed you
إِنَّكَ
elbette sen
(can)not cause to hear
لَا تُسْمِعُ
duyuramazsın
the dead
ٱلْمَوْتَىٰ
ölülere
and not
وَلَا
ve
can you cause to hear
تُسْمِعُ
işittiremezsin
the deaf
ٱلصُّمَّ
sağırlara
the call
ٱلدُّعَآءَ
çağrıyı
when
إِذَا
zaman
they turn back
وَلَّوْا۟
kaçtıkları
retreating
مُدْبِرِينَ
arkalarını dönerek

inneke lâ tüsmi`u-lmevtâ velâ tüsmi`u-ṣṣumme-ddü`âe iẕâ vellev müdbirîn. (an-Naml 27:80)

Diyanet Isleri:

Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

English Sahih:

Indeed, you will not make the dead hear, nor will you make the deaf hear the call when they have turned their backs retreating. ([27] An-Naml : 80)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Şüphe yok ki sen, ölüye duyuramazsın ve arkalarını çevirip giderlerken çağırsan da sağırlara sesini işittiremezsin.