Skip to main content

حَتّٰىٓ اِذَا مَا جَاۤءُوْهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَاَبْصَارُهُمْ وَجُلُوْدُهُمْ بِمَا كَانُوْا يَعْمَلُوْنَ   ( فصلت: ٢٠ )

Until
حَتَّىٰٓ
nihayet
when
إِذَا
zaman
when they come to it
مَا جَآءُوهَا
oraya vardıkları
(will) testify
شَهِدَ
şahidlik ettiler
against them
عَلَيْهِمْ
aleyhlerine
their hearing
سَمْعُهُمْ
kulakları
and their sight
وَأَبْصَٰرُهُمْ
ve gözleri
and their skins
وَجُلُودُهُم
ve derileri
(as) to what
بِمَا
hakkında
they used (to)
كَانُوا۟
oldukları (işler)
do
يَعْمَلُونَ
yapıyor(lar)

ḥattâ iẕâ mâ câûhâ şehide `aleyhim sem`uhüm veebṣâruhüm vecülûdühüm bimâ kânû ya`melûn. (Fuṣṣilat 41:20)

Diyanet Isleri:

Sonunda oraya varınca, kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları hakkında onların aleyhinde şahidlik ederler.

English Sahih:

Until, when they reach it, their hearing and their eyes and their skins will testify against them of what they used to do. ([41] Fussilat : 20)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Oraya gelince de kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları şeyler hakkında, kendi aleyhlerine tanıklıkta bulunur.