وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهٗ وَالْمِسْكِيْنَ وَابْنَ السَّبِيْلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيْرًا ( الإسراء: ٢٦ )
And give
وَءَاتِ
ve ver
the relatives the relatives
ذَا ٱلْقُرْبَىٰ
akrabaya
his right
حَقَّهُۥ
hakkını
and the needy
وَٱلْمِسْكِينَ
ve yoksula
and the wayfarer and the wayfarer
وَٱبْنَ ٱلسَّبِيلِ
ve yolcuya
and (do) not
وَلَا
(fakat)
spend
تُبَذِّرْ
saçıp savurma
wastefully
تَبْذِيرًا
savurarak
veâti ẕe-lḳurbâ ḥaḳḳahû velmiskîne vebne-ssebîli velâ tübeẕẕir tebẕîrâ. (al-ʾIsrāʾ 17:26)
Diyanet Isleri:
Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma.
English Sahih:
And give the relative his right, and [also] the poor and the traveler, and do not spend wastefully. ([17] Al-Isra : 26)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve israfta ileri giderek boş yere, haksız yere malını saçma, savurma.