وَّاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۗ فَمَنْ يَّسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهٗ شِهَابًا رَّصَدًاۖ ( الجن: ٩ )
And that we
وَأَنَّا
ve elbette biz
used (to)
كُنَّا
idik
sit
نَقْعُدُ
oturur
there in
مِنْهَا
onun
positions
مَقَٰعِدَ
oturma yerlerinde
for hearing
لِلسَّمْعِۖ
dinlemeğe mahsus
but (he) who
فَمَن
artık kim
listens
يَسْتَمِعِ
dinlemek istese
now
ٱلْءَانَ
şimdi
will find
يَجِدْ
bulur
for him
لَهُۥ
kendisini
a flaming fire
شِهَابًا
bir ışın
waiting
رَّصَدًا
gözetleyen
veennâ künnâ naḳ`udü minhâ meḳâ`ide lissem`. femey yestemi`i-l'âne yecid lehû şihâber raṣadâ. (al-Jinn 72:9)
Diyanet Isleri:
"Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş (ışın) buluyor."
English Sahih:
And we used to sit therein in positions for hearing, but whoever listens now will find a burning flame lying in wait for him. ([72] Al-Jinn : 9)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Ve gerçekten de biz, orada, bir söz duymak için bazı yerlere otururduk, fakat şimdi kim, dinlemeye kalkışsa kendisini gözetliyen bir şihap buluyor.