Skip to main content

فَلَمَّا جَاۤءَ اَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِّنْ سِجِّيْلٍ مَّنْضُوْدٍ  ( هود: ٨٢ )

So when
فَلَمَّا
ne zaman ki
came
جَآءَ
gelince
Our Command
أَمْرُنَا
emrimiz
We made
جَعَلْنَا
çevirdik
its upside
عَٰلِيَهَا
üstünü
its downside
سَافِلَهَا
altına
and We rained
وَأَمْطَرْنَا
ve yağdırdık
upon them
عَلَيْهَا
üzerine
stones
حِجَارَةً
taşlar
of baked clay
مِّن سِجِّيلٍ
balçıktan pişirilmiş
(in) layers
مَّنضُودٍ
birbirini izleyen

felemmâ câe emrunâ ce`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhâ ḥicâratem min siccîlim menḍûd. (Hūd 11:82)

Diyanet Isleri:

Buyruğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik; üzerine Rabbinin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar zalimlerden hiçbir zaman uzak olmayacaktır.

English Sahih:

So when Our command came, We made the highest part [of the city] its lowest and rained upon them stones of layered hard clay, [which were] ([11] Hud : 82)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Emrimiz gelince, o şehirlerin altını üstüne getirdik, tepelerine, üstüste yığılıp taş kesilmiş balçıktan meydana gelmiş taşlar yağdırdık.