Skip to main content

لَاُعَذِّبَنَّهٗ عَذَابًا شَدِيْدًا اَوْ لَاَا۟ذْبَحَنَّهٗٓ اَوْ لَيَأْتِيَنِّيْ بِسُلْطٰنٍ مُّبِيْنٍ   ( النمل: ٢١ )

I will surely punish him
لَأُعَذِّبَنَّهُۥ
ona azabedeceğim
(with) a punishment
عَذَابًا
bir azapla
severe
شَدِيدًا
çetin
or
أَوْ
ya da
I will surely slaughter him
لَأَا۟ذْبَحَنَّهُۥٓ
onu keseceğim
unless
أَوْ
yahut da
he brings me
لَيَأْتِيَنِّى
bana getirecek
a reason
بِسُلْطَٰنٍ
bir delil
clear"
مُّبِينٍ
açık

leü`aẕẕibennehû `aẕâben şedîden ev leeẕbeḥannehû ev leye'tiyennî bisülṭânim mübîn. (an-Naml 27:21)

Diyanet Isleri:

Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplarda mı? Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi.

English Sahih:

I will surely punish him with a severe punishment or slaughter him unless he brings me clear authorization." ([27] An-Naml : 21)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Ona şiddetli bir surette azap edeceğim, yahut onu kestireceğim, yahut da bana, neden bulunmadığının sebebini açıklayan bir delil gösterir.