Skip to main content

وَلْيَخْشَ الَّذِيْنَ لَوْ تَرَكُوْا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعٰفًا خَافُوْا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُوْلُوْا قَوْلًا سَدِيْدًا  ( النساء: ٩ )

And let fear
وَلْيَخْشَ
kaygı duyanlar
those who if
ٱلَّذِينَ لَوْ
şayet
they left
تَرَكُوا۟
bırakırlarsa
from behind
مِنْ خَلْفِهِمْ
arkalarında
offspring
ذُرِّيَّةً
çocuklar
weak
ضِعَٰفًا
güçsüz
(and) they would have feared
خَافُوا۟
çekinsinler
about them
عَلَيْهِمْ
onların durumundan
So let them fear
فَلْيَتَّقُوا۟
korksunlar
Allah
ٱللَّهَ
Allah'tan
and let them speak
وَلْيَقُولُوا۟
ve söylesinler
words
قَوْلًا
söz
appropriate
سَدِيدًا
doğru

velyaḫşe-lleẕîne lev terakû min ḫalfihim ẕürriyyeten ḍi`âfen ḫâfû `aleyhim. felyetteḳu-llâhe velyeḳûlû ḳavlen sedîdâ. (an-Nisāʾ 4:9)

Diyanet Isleri:

Arkalarında cılız çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, haksızlık yapmaktan korksunlar; dürüst söz söylesinler.

English Sahih:

And let those [executors and guardians] fear [injustice] as if they [themselves] had left weak offspring behind and feared for them. So let them fear Allah and speak words of appropriate justice. ([4] An-Nisa : 9)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Artlarında aciz ve küçük soysop bırakacağını düşünerek onlar için nasıl korkup üzüntüye düşerler; yetimler için de Allah'tan korksunlar da sözün doğrusunu söylesinler.