وَّسَكَنْتُمْ فِيْ مَسٰكِنِ الَّذِيْنَ ظَلَمُوْٓا اَنْفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الْاَمْثَالَ ( ابراهيم: ٤٥ )
vesekentüm fî mesâkini-lleẕîne żalemû enfüsehüm vetebeyyene leküm keyfe fe`alnâ bihim veḍarabnâ lekümü-l'emŝâl. (ʾIbrāhīm 14:45)
Diyanet Isleri:
İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler: "Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim, peygamberlere uyalım" derler. Siz daha önce, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz! Üstelik kendilerine yazık edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptıklarımız da sizlere açıklanmıştı. Size misaller de vermiştik.
English Sahih:
And you lived among the dwellings of those who wronged themselves, and it had become clear to you how We dealt with them. And We presented for you [many] examples." ([14] Ibrahim : 45)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz ve onlara nasıl azap ettiğimiz sizce apaçık belli oldu ve size nice örnekler getirdik.