Skip to main content

وَمَآ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالًا نُّوْحِيْٓ اِلَيْهِمْ فَاسْـَٔلُوْٓا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُوْنَۙ  ( النحل: ٤٣ )

And not
وَمَآ
ve
We sent
أَرْسَلْنَا
biz göndermedik
before you before you
مِن قَبْلِكَ
senden önce
except
إِلَّا
başkasını
men
رِجَالًا
erkeklerden
We revealed
نُّوحِىٓ
vahyettiğimiz
to them
إِلَيْهِمْۚ
kendilerine
so ask
فَسْـَٔلُوٓا۟
sorun
(the) people
أَهْلَ
ehline
(of) the Reminder
ٱلذِّكْرِ
zikir
if
إِن
eğer
you
كُنتُمْ
siz
(do) not know
لَا تَعْلَمُونَ
bilmiyorsanız

vemâ erselnâ min ḳablike illâ ricâlen nûḥî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in küntüm lâ ta`lemûn. (an-Naḥl 16:43)

Diyanet Isleri:

Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.

English Sahih:

And We sent not before you except men to whom We revealed [Our message]. So ask the people of the message [i.e., former scriptures] if you do not know. ([16] An-Nahl : 43)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Andolsun ki senden önce de gönderdiğimiz ve kendilerine vahyettiğimiz kimseler, insandı. Sorun bilmiyorsanız bilenlere.