بَلْ تَأْتِيْهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيْعُوْنَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُوْنَ ( الأنبياء: ٤٠ )
Nay
بَلْ
doğrusu
it will come to them
تَأْتِيهِم
o onlara gelecek
unexpectedly
بَغْتَةً
ansızın
and bewilder them
فَتَبْهَتُهُمْ
onları şaşırtacak
then not they will be able
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
güçleri yetmeyecek
to repel it
رَدَّهَا
onu reddetmeye
and not
وَلَا
ve ne de
they
هُمْ
kendilerine
will be given respite
يُنظَرُونَ
süre verilecek
bel te'tîhim bagteten fetebhetühüm felâ yesteṭî`ûne raddehâ velâ hüm yünżarûn. (al-ʾAnbiyāʾ 21:40)
Diyanet Isleri:
Belki aniden gelecek de onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler; kendileri de ertelenmez.
English Sahih:
Rather, it will come to them unexpectedly and bewilder them, and they will not be able to repel it, nor will they be reprieved. ([21] Al-Anbya : 40)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Hatta o gün, onlara birdenbire geliverecek de şaşırtacak onları ve onu reddetmeye güçleri yetmeyeceği gibi mühlet de verilmeyecek onlara.