Skip to main content

يَٰقَوْمَنَآ
ey kavmimiz
أَجِيبُوا۟
uyun
دَاعِىَ
da'vetçisine
ٱللَّهِ
Allah'ın
وَءَامِنُوا۟
ve inanın
بِهِۦ
O'na
يَغْفِرْ
bağışlasın
لَكُم
sizi
مِّن ذُنُوبِكُمْ
günahlarınızdan bir kısmını
وَيُجِرْكُم
ve sizi korusun
مِّنْ عَذَابٍ
azabdan
أَلِيمٍ
acıklı

yâ ḳavmenâ ecîbû dâ`iye-llâhi veâminû bihî yagfir leküm min ẕünûbiküm veyücirküm min `aẕâbin elîm.

"Ey milletimiz! Allah'a çağırana (Muhammed'e) uyun ve O'na inanın da Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azabdan korusun."

Tefsir

وَمَن
ve kim
لَّا يُجِبْ
uymazsa
دَاعِىَ
da'vetçisine
ٱللَّهِ
Allah'ın
فَلَيْسَ
değildir
بِمُعْجِزٍ
aciz bırakacak
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
وَلَيْسَ
ve olmaz
لَهُۥ
kendisinin
مِن دُونِهِۦٓ
O'ndan başka
أَوْلِيَآءُۚ
velileri
أُو۟لَٰٓئِكَ
onlar
فِى
içindedirler
ضَلَٰلٍ
bir sapıklık
مُّبِينٍ
apaçık

vemel lâ yücib dâ`iye-llâhi feleyse bimü`cizin fi-l'arḍi veleyse lehû min dûnihî evliyâ'. ülâike fî ḍalâlim mübîn.

Allah'a çağırana uymayan kimse bilsin ki, Allah'ı yeryüzünde aciz bırakamaz; onların O'ndan başka dostları da bulunmaz; işte onlar apaçık sapıklıktadırlar.

Tefsir

أَوَلَمْ يَرَوْا۟
görmediler mi?
أَنَّ
gerçekten
ٱللَّهَ
Allah'ın
ٱلَّذِى خَلَقَ
yaratan
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
وَلَمْ
ve
يَعْىَ
yorulmayan
بِخَلْقِهِنَّ
bunları yaratmakla
بِقَٰدِرٍ
kadir olduğunu
عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ
diriltmeğe
ٱلْمَوْتَىٰۚ
ölüleri
بَلَىٰٓ
evet
إِنَّهُۥ
şüphesiz O
عَلَىٰ
üzerine
كُلِّ
her
شَىْءٍ
şey
قَدِيرٌ
kadirdir

evelem yerav enne-llâhe-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa velem ya`ye biḫalḳihinne biḳâdirin `alâ ey yuḥyiye-lmevtâ. belâ innehû `alâ külli şey'in ḳadîr.

Gökleri, yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmezler mi? Evet; O her şeye Kadir'dir.

Tefsir

وَيَوْمَ
ve gün
يُعْرَضُ
sunulacakları
ٱلَّذِينَ
kimseler
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
عَلَى
karşı
ٱلنَّارِ
ateşe
أَلَيْسَ
değil miymiş?
هَٰذَا
bu
بِٱلْحَقِّۖ
gerçek
قَالُوا۟
derler
بَلَىٰ
evet
وَرَبِّنَاۚ
Rabbimiz hakkı için
قَالَ
der
فَذُوقُوا۟
öyleyse tadın
ٱلْعَذَابَ
azabı
بِمَا
dolayı
كُنتُمْ
olmanızdan
تَكْفُرُونَ
inkar ediyor(lar)

veyevme yü`raḍu-lleẕîne keferû `ale-nnâr. eleyse hâẕâ bilḥaḳḳ. ḳâlû belâ verabbinâ. ḳâle feẕûḳu-l`aẕâbe bimâ küntüm tekfürûn.

İnkar edenler, ateşe sunuldukları gün onlara: "Bu, gerçek değil miydi?" denir, onlar: "Rabbimize and olsun ki evet gerçekti" derler. Allah: "İnkar etmenizden ötürü azabı tadın" der.

Tefsir

فَٱصْبِرْ
o halde sabret
كَمَا
gibi
صَبَرَ
sabrettikleri
أُو۟لُوا۟
sahibi
ٱلْعَزْمِ
azim (ve irade)
مِنَ ٱلرُّسُلِ
elçilerin
وَلَا
ve asla
تَسْتَعْجِل
acele etme
لَّهُمْۚ
onlar için
كَأَنَّهُمْ
onlar gibi olurlar
يَوْمَ
gün
يَرَوْنَ
gördükleri
مَا
şeyi (azabı)
يُوعَدُونَ
tehdit edildikleri
لَمْ يَلْبَثُوٓا۟
(sanki) yaşamamışlar
إِلَّا
dışında
سَاعَةً
bir sa'at
مِّن نَّهَارٍۭۚ
gündüzden
بَلَٰغٌۚ
(bu) bir duyurudur
فَهَلْ يُهْلَكُ
helak mı edilecektir?
إِلَّا
başkası
ٱلْقَوْمُ
topluluktan
ٱلْفَٰسِقُونَ
yoldan çıkmış

faṣbir kemâ ṣabera ülü-l`azmi mine-rrusüli velâ testa`cil lehüm. keennehüm yevme yeravne mâ yû`adûne lem yelbeŝû illâ sâ`atem min nehâr. belâg. fehel yühlekü ille-lḳavmü-lfâsiḳûn.

Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret; inkarcılar için acele etme; onlar, kendilerine söz verileni gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir müddeti eğlendiklerini sanırlar. Bu bir bildiridir; yoldan çıkmış olanlardan başkası mı yok edilir?

Tefsir