Skip to main content

وَلَوْ
şayet
تَرَىٰٓ
bir görsen
إِذْ
zaman
فَزِعُوا۟
telaşa düştükleri
فَلَا فَوْتَ
hiçbiri kurtulamaz
وَأُخِذُوا۟
ve yakalanmışlardır
مِن مَّكَانٍ
yerden
قَرِيبٍ
yakın

velev terâ iẕ fezi`û felâ fevte veüḫiẕû mim mekânin ḳarîb.

Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?

Tefsir

وَقَالُوٓا۟
ve demektedirler
ءَامَنَّا
inandık
بِهِۦ
ona
وَأَنَّىٰ
ama nasıl olur?
لَهُمُ
onlar için
ٱلتَّنَاوُشُ
elde etmeleri
مِن مَّكَانٍۭ
yerden
بَعِيدٍ
uzak

veḳâlû âmennâ bih. veennâ lehümü-ttenâvuşü mim mekânim be`îd.

Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?

Tefsir

وَقَدْ
oysa andolsun
كَفَرُوا۟
inkar etmişlerdi
بِهِۦ
onu
مِن قَبْلُۖ
daha önce
وَيَقْذِفُونَ
ve atıyorlardı
بِٱلْغَيْبِ
görülmeyene
مِن مَّكَانٍۭ
yerden
بَعِيدٍ
uzak

veḳad keferû bihî min ḳabl. veyaḳẕifûne bilgaybi mim mekânim be`îd.

Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.

Tefsir

وَحِيلَ
perde çekildi
بَيْنَهُمْ
onların arasına
وَبَيْنَ
ve arasına
مَا
şeyler
يَشْتَهُونَ
arzu ettikleri
كَمَا
gibi
فُعِلَ
yapıldığı
بِأَشْيَاعِهِم
benzerlerine
مِّن قَبْلُۚ
bundan önce
إِنَّهُمْ
doğrusu onlar
كَانُوا۟ فِى
içindedirler
شَكٍّ
bir kuşku
مُّرِيبٍۭ
katmerli

veḥîle beynehüm vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu`ile bieşyâ`ihim min ḳabl. innehüm kânû fî şekkim mürîbün.

Kendileriyle, arzuladıkları şeyler arasına artık engel konur; nitekim, daha önce, kendilerine benzeyenlere de aynı şey yapılmıştı. Çünkü onlar şüphe ve endişe içindeydiler.

Tefsir