Skip to main content

وَمَا
ve
كَانَ
yoktu
لَهُۥ
onun
عَلَيْهِم
onlar üzerinde
مِّن سُلْطَٰنٍ
zorlayıcı bir gücü
إِلَّا
ancak
لِنَعْلَمَ
(ayırd edip) bilelim diye
مَن
kimseyi
يُؤْمِنُ
inanan
بِٱلْءَاخِرَةِ
ahirete
مِمَّنْ
kimseden
هُوَ
o
مِنْهَا
ondan
فِى
içinde
شَكٍّۗ
kuşku
وَرَبُّكَ
Rabbin
عَلَىٰ كُلِّ
her
شَىْءٍ
şeyi
حَفِيظٌ
korumaktadır

vemâ kâne lehû `aleyhim min sülṭânin illâ lina`leme mey yü'minü bil'âḫirati mimmen hüve minhâ fî şekkin. verabbüke `alâ külli şey'in ḥafîż.

Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu; ama Biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır.

Tefsir

قُلِ
de ki
ٱدْعُوا۟
çağırın
ٱلَّذِينَ
şeyleri
زَعَمْتُم
(tanrı) sandığınız
مِّن دُونِ
başka
ٱللَّهِۖ
Allah'tan
لَا
değillerdir
يَمْلِكُونَ
bir şeye sahip
مِثْقَالَ
ağırlığınca
ذَرَّةٍ
zerre
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
وَلَا
ve değiller
فِى ٱلْأَرْضِ
yerde
وَمَا
ve yoktur
لَهُمْ
onların
فِيهِمَا
bu ikisinde
مِن
hiçbir
شِرْكٍ
ortaklıkları
وَمَا
ve yoktur
لَهُۥ
O'nun
مِنْهُم
onlardan
مِّن
hiçbir
ظَهِيرٍ
yardımcısı

ḳuli-d`ü-lleẕîne za`amtüm min dûni-llâh. lâ yemlikûne miŝḳâle ẕerratin fi-ssemâvâti velâ fi-l'arḍi vemâ lehüm fîhimâ min şirkiv vemâ lehû minhüm min żahîr.

De ki: "Allah'ı bırakıp de göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de bir ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde tanrı olduklarını ileri sürdüklerinizi yardıma çağırsanıza!"

Tefsir

وَلَا
ve
تَنفَعُ
fayda vermez
ٱلشَّفَٰعَةُ
şefa'ati
عِندَهُۥٓ
O'nun huzurunda
إِلَّا
başkasının
لِمَنْ
kimselerden
أَذِنَ
izin verdiği
لَهُۥۚ
O'nun
حَتَّىٰٓ
nihayet
إِذَا
ne zaman ki
فُزِّعَ
korku giderildi
عَن قُلُوبِهِمْ
onların yüreklerinden
قَالُوا۟
derler ki
مَاذَا
ne?
قَالَ
buyurdu
رَبُّكُمْۖ
Rabbiniz
قَالُوا۟
derler
ٱلْحَقَّۖ
hakkı
وَهُوَ
ve O
ٱلْعَلِىُّ
yücedir
ٱلْكَبِيرُ
büyüktür

velâ tenfe`u-şşefâ`atü `indehû illâ limen eẕine leh. ḥattâ iẕâ füzzi`a `an ḳulûbihim ḳâlû mâẕâ ḳâle rabbüküm. ḳâlü-lḥaḳḳ. vehüve-l`aliyyü-lkebîr.

Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimse şefaat edemez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine "Rabbiniz ne söyledi?" diye sorarlar; "Hak söyledi" derler. O, yücedir, büyüktür.

Tefsir

قُلْ
de ki
مَن
kim?
يَرْزُقُكُم
size rızık veriyor
مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerden
وَٱلْأَرْضِۖ
ve yerden
قُلِ
de ki
ٱللَّهُۖ
Allah
وَإِنَّآ
o halde biz
أَوْ
veya
إِيَّاكُمْ
siz
لَعَلَىٰ
üzerindeyiz
هُدًى
doğru yol
أَوْ
veya
فِى
içindeyiz
ضَلَٰلٍ
bir sapıklık
مُّبِينٍ
açık

ḳul mey yerzüḳuküm mine-ssemâvâti vel'arḍ. ḳuli-llâhü veinnâ ev iyyâküm le`alâ hüden ev fî ḍalâlim mübîn.

De ki: "Göklerden ve yerden sizi rızıklandıran kimdir?" De ki: "Allah'tır. Öyleyse doğru yolda veya apaçık bir sapıklıkta olan ya biziz ya sizsiniz."

Tefsir

قُل
de ki
لَّا
değil(siniz)
تُسْـَٔلُونَ
sorulacak
عَمَّآ أَجْرَمْنَا
bizim işlediğimiz suçtan
وَلَا
ve değil(iz)
نُسْـَٔلُ
biz sorumlu
عَمَّا تَعْمَلُونَ
sizin işlediğinizden

ḳul lâ tüs'elûne `ammâ ecramnâ velâ nüs'elü `ammâ ta`melûn.

De ki: "İşlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmazsınız, sizin yaptıklarınızdan da biz sorumlu olmayız"

Tefsir

قُلْ
de ki
يَجْمَعُ
toplayacak
بَيْنَنَا
hepimizi bir araya
رَبُّنَا
Rabbimiz
ثُمَّ
sonra
يَفْتَحُ
çözecektir
بَيْنَنَا
aramızdakini
بِٱلْحَقِّ
hak ile
وَهُوَ
ve O
ٱلْفَتَّاحُ
sorunları en güzel çözümleyendir
ٱلْعَلِيمُ
bilendir

ḳul yecme`u beynenâ rabbünâ ŝümme yefteḥu beynenâ bilḥaḳḳ. vehüve-lfettâḥu-l`alîm.

De ki: "Rabbimiz sonunda hepimizi toplar, sonra aramızda adaletle hükmeder. Adaletle hükmeden, bilen ancak O'dur."

Tefsir

قُلْ
de ki
أَرُونِىَ
bana gösterin
ٱلَّذِينَ أَلْحَقْتُم
kattığınız
بِهِۦ
O'na
شُرَكَآءَۖ
ortakları
كَلَّاۚ
hayır
بَلْ
doğrusu
هُوَ
O
ٱللَّهُ
Allah'tır
ٱلْعَزِيزُ
galib
ٱلْحَكِيمُ
hüküm ve hikmet sahibi

ḳul erûniye-lleẕîne elḥaḳtüm bihî şürakâe kellâ. bel hüve-llâhü-l`azîzü-lḥakîm.

De ki: "O'na taktığınız ortakları bana gösterin, yoktur ki! O, güçlü olan, hakim olan Allah'tır."

Tefsir

وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ
biz seni göndermedik
إِلَّا
dışında
كَآفَّةً
bütün
لِّلنَّاسِ
insanlara
بَشِيرًا
müjdeleyici olman
وَنَذِيرًا
ve uyarıcı olman
وَلَٰكِنَّ
fakat
أَكْثَرَ
çoğu
ٱلنَّاسِ
insanların
لَا يَعْلَمُونَ
bilmezler

vemâ erselnâke illâ kâffetel linnâsi beşîrav veneẕîrav velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.

Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.

Tefsir

وَيَقُولُونَ
diyorlar ki
مَتَىٰ
ne zaman
هَٰذَا
bu
ٱلْوَعْدُ
tehdid(ettiğiniz azap)
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
صَٰدِقِينَ
doğru

veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.

"Doğru sözlü iseniz söyleyin bu vaad ne zamandır?" derler.

Tefsir

قُل
de ki
لَّكُم
sizin için vardır
مِّيعَادُ
belirtilmiş
يَوْمٍ
bir gün
لَّا تَسْتَـْٔخِرُونَ
geri kalmazsınız
عَنْهُ
ondan
سَاعَةً
bir sa'at
وَلَا
ve
تَسْتَقْدِمُونَ
ileri geçemezsiniz

ḳul leküm mî`âdü yevmil lâ teste'ḫirûne `anhü sâ`atev velâ testaḳdimûn.

De ki: "Size, bir gün tayin edilmiştir. Ondan bir saat ne geri kalabilirsiniz ne de öne geçebilirsiniz."

Tefsir