Skip to main content

ثُمَّ
sonra
نَظَرَ
baktı

ŝümme neżara.

Sonra baktı;

Tefsir

ثُمَّ
sonra
عَبَسَ
surat astı
وَبَسَرَ
kaşlarını çattı

ŝümme `abese vebesera.

Sonra kaşlarını çattı, suratını aştı;

Tefsir

ثُمَّ
sonra
أَدْبَرَ
arkasını döndü
وَٱسْتَكْبَرَ
ve böbürlendi

ŝümme edbera vestekbera.

Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.

Tefsir

فَقَالَ
sonra dedi
إِنْ
değildir
هَٰذَآ
bu
إِلَّا
başka bir şey
سِحْرٌ
bir büyü(den)
يُؤْثَرُ
rivayet edilip öğretilen

feḳâle in hâẕâ illâ siḥruy yü'ŝer.

"Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.

Tefsir

إِنْ
değildir
هَٰذَآ
bu
إِلَّا
başka bir şey
قَوْلُ
sözü(nden)
ٱلْبَشَرِ
bir insan

in hâẕâ illâ ḳavlü-lbeşer.

"Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.

Tefsir

سَأُصْلِيهِ
onu sokacağım
سَقَرَ
Sekar'a

seuṣlîhi seḳara.

İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım.

Tefsir

وَمَآ
ve
أَدْرَىٰكَ
sen nereden bileceksin?
مَا
ne olduğunu
سَقَرُ
Sekar'ın

vemâ edrâke mâ seḳar.

Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin?

Tefsir

لَا تُبْقِى
geriye bir şey komaz
وَلَا
ve ne de
تَذَرُ
bırakmaz

lâ tübḳî velâ teẕer.

O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer.

Tefsir

لَوَّاحَةٌ
yakar kavurur
لِّلْبَشَرِ
insanı

levvâḥatül lilbeşer.

İnsanın derisini kavurur;

Tefsir

عَلَيْهَا
üzerinde vardır
تِسْعَةَ
(on)dokuz
عَشَرَ
on(dokuz)

`aleyhâ tis`ate `aşer.

Orada ondokuz bekçi vardır.

Tefsir