فَذَكِّرْ
öğüt ver
إِنَّمَآ
çünkü ancak
أَنتَ
sen
مُذَكِّرٌ
öğüt verensin
feẕekkir innemâ ente müẕekkir.
Sen öğüt ver! Esasen sen sadece bir öğütçüsün.
لَّسْتَ
değilsin
عَلَيْهِم
onların üzerinde
بِمُصَيْطِرٍ
zorlayıcı
leste `aleyhim bimüṣayṭir.
Sen, onlara zor kullanacak değilsin.
إِلَّا
ancak
مَن
kim
تَوَلَّىٰ
yüz çevirirse
وَكَفَرَ
ve inanmazsa
illâ men tevellâ vekefera.
Ama kim yüz çevirir, inkar ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.
فَيُعَذِّبُهُ
ona azab eder
ٱللَّهُ
Allah
ٱلْعَذَابَ
azabla
ٱلْأَكْبَرَ
en büyük
feyü`aẕẕibühü-llâhü-l`aẕâbe-l'ekber.
Ama kim yüz çevirir, inkar ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.
إِنَّ
şüphesiz
إِلَيْنَآ
bizedir
إِيَابَهُمْ
dönüşleri
inne ileynâ iyâbehüm.
Doğrusu onların dönüşü Bize'dir.
ثُمَّ
sonra
إِنَّ
şüphesiz
عَلَيْنَا
bize düşer
حِسَابَهُم
onların hesabı
ŝümme inne `aleynâ ḥisâbehüm.
Şüphesiz sonra hesaplarını görmek de Bize düşmektedir.