وَإِذَا
zaman da
ٱنقَلَبُوٓا۟
döndükleri
إِلَىٰٓ أَهْلِهِمُ
ailelerine
ٱنقَلَبُوا۟
dönerlerdi
فَكِهِينَ
eğlenerek
veiẕe-nḳalebû ilâ ehlihimü-nḳalebû fekihîn.
Taraftarlarına vardıklarında bununla eğlenirlerdi.
وَإِذَا
ve zaman
رَأَوْهُمْ
onları gördükleri
قَالُوٓا۟
derlerdi
إِنَّ
şüphesiz
هَٰٓؤُلَآءِ
şunlar
لَضَآلُّونَ
sapıklardır
veiẕâ raevhüm ḳâlû inne hâülâi leḍâllûn.
İnananları gördükleri zaman: "Doğrusu bunlar sapık olanlardır" derlerdi.
وَمَآ
ve
أُرْسِلُوا۟
kendileri gönderilmemişlerdi
عَلَيْهِمْ
onların üzerine
حَٰفِظِينَ
bekçi olarak
vemâ ürsilû `aleyhim ḥâfiżîn.
Oysa kendileri, inananlara gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
فَٱلْيَوْمَ
işte bugün
ٱلَّذِينَ
kimseler
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
مِنَ ٱلْكُفَّارِ
kafirlere
يَضْحَكُونَ
gülerler
felyevme-lleẕîne âmenû mine-lküffâri yaḍḥakûn.
Bugün de, inananlar inkarcılara gülerler.
عَلَى
üzerinde
ٱلْأَرَآئِكِ
divanlar
يَنظُرُونَ
(oturup) bakarlar
`ale-l'erâiki yenżurûn.
Tahtlar üzerinde, inkarcıların yaptıkları şeylerin karşılığının nasıl verildiğini seyrederler.
هَلْ ثُوِّبَ
cezalandılarmı?
ٱلْكُفَّارُ
kafirler
مَا
şeylerle
كَانُوا۟
oldukları
يَفْعَلُونَ
yapıyor(lar)
hel ŝüvvibe-lküffâru mâ kânû yef`alûn.
Tahtlar üzerinde, inkarcıların yaptıkları şeylerin karşılığının nasıl verildiğini seyrederler.