Skip to main content

فَجَعَلْنَٰهُ
onu koyduk
فِى قَرَارٍ
bir karar yerine
مَّكِينٍ
sağlam

fece`alnâhü fî ḳarârim mekîn.

Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

Tefsir

إِلَىٰ
kadar
قَدَرٍ
bir süreye
مَّعْلُومٍ
belirli

ilâ ḳaderim ma`lûm.

Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

Tefsir

فَقَدَرْنَا
ve biçimlendirdik
فَنِعْمَ
ne güzel
ٱلْقَٰدِرُونَ
biçim vereniz biz

feḳadernâ. feni`me-lḳâdirûn.

Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz!

Tefsir

وَيْلٌ
vay haline
يَوْمَئِذٍ
o gün
لِّلْمُكَذِّبِينَ
yalanlayanların

veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

O gün yalanlamış olanların vay haline!

Tefsir

أَلَمْ نَجْعَلِ
yapmadık mı?
ٱلْأَرْضَ
arz'ı
كِفَاتًا
toplanma yeri

elem nec`ali-l'arḍa kifâtâ.

Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?

Tefsir

أَحْيَآءً
diriler (için)
وَأَمْوَٰتًا
ve ölüler (için)

aḥyâev veemvâtâ.

Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?

Tefsir

وَجَعَلْنَا
ve meydana getirmedik mi?
فِيهَا
orada
رَوَٰسِىَ
dağlar
شَٰمِخَٰتٍ
yüksek yüksek
وَأَسْقَيْنَٰكُم
ve size içirmedik mi?
مَّآءً
su(lar)
فُرَاتًا
tatlı

vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veesḳaynâküm mâen fürâtâ.

Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi?

Tefsir

وَيْلٌ
vay haline
يَوْمَئِذٍ
o gün
لِّلْمُكَذِّبِينَ
yalanlayanların

veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Yalanlamış olanların vay o gün haline!

Tefsir

ٱنطَلِقُوٓا۟
haydi gidin
إِلَىٰ مَا
şeye
كُنتُم
olduğunuz
بِهِۦ
onu
تُكَذِّبُونَ
yalanlamış

inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn.

İnkarcılara o gün şöyle denir: "yalanlayıp durduğunuz şeye gidin;"

Tefsir

ٱنطَلِقُوٓا۟
gidin
إِلَىٰ ظِلٍّ
bir gölgeye
ذِى
olan
ثَلَٰثِ
üç
شُعَبٍ
dalı

inṭaliḳû ilâ żillin ẕî ŝelâŝi şu`ab.

"gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."

Tefsir