ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ ṭâgîn.
Sonra şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize; doğrusu azgınlık edenlerdendik."
`asâ rabbünâ ey yübdilenâ ḫayram minhâ innâ ilâ rabbinâ râgibûn.
"Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz."
keẕâlike-l`aẕâb. vele`aẕâbü-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.
İşte azap böyledir; ama ahiret azabı daha büyüktür; keşke bilseler!
inne lilmütteḳîne `inde rabbihim cennâti-nne`îm.
Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rableri katında nimet cennetleri vardır.
efenec`alü-lmüslimîne kelmücrimîn.
Kendilerini Allah'a vermiş olanları hiç suçlular gibi tutar mıyız?
mâ leküm. keyfe taḥkümûn.
Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
em leküm kitâbün fîhi tedrusûn.
Yoksa okuduğunuz bir kitabınız mı var?
inne leküm fîhi lemâ teḫayyerûn.
Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır.
em leküm eymânün `aleynâ bâligatün ilâ yevmi-lḳiyâmeti inne leküm lemâ taḥkümûn.
Yoksa aleyhimizde, kıyamet gününe kadar süregidecek ahidleriniz mi var ki, kendinize hükmettikleriniz sizin olacaktır?
selhüm eyyühüm biẕâlike za`îm.
Sor onlara: "Bunu kim üzerine alır?"