Skip to main content

أَمْ
yoksa
لَهُمْ شُرَكَآءُ
kendilerinin -mı var?
فَلْيَأْتُوا۟
o halde çağırsınlar
بِشُرَكَآئِهِمْ
ortaklarını
إِن
eğer
كَانُوا۟
iseler
صَٰدِقِينَ
doğrulardan

em lehüm şürakâ'. felye'tû bişürakâihim in kânû ṣâdiḳîn.

Yoksa onların ortakları mı vardır? Doğru sözlü iseler ortaklarını getirsinler.

Tefsir

يَوْمَ
gün
يُكْشَفُ
açılacağı sıvanacağı'
عَن سَاقٍ
bacakların
وَيُدْعَوْنَ
ve da'vet edilecekleri
إِلَى ٱلسُّجُودِ
secdeye;
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
güçleri yetmez

yevme yükşefü `an sâḳiv veyüd`avne ile-ssücûdi felâ yesteṭî`ûn.

O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez. Oysa, kendileri sapasağlam oldukları zaman secdeye çağırılmışlardı.

Tefsir

خَٰشِعَةً
korkuyla
أَبْصَٰرُهُمْ
gözleri
تَرْهَقُهُمْ
onları kaplar
ذِلَّةٌۖ
bir zillet
وَقَدْ
halbuki
كَانُوا۟ يُدْعَوْنَ
da'vet edilirlerdi
إِلَى ٱلسُّجُودِ
secdeye
وَهُمْ
onlar
سَٰلِمُونَ
sağlam iken

ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. veḳad kânû yüd`avne ile-ssücûdi vehüm sâlimûn.

O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez. Oysa, kendileri sapasağlam oldukları zaman secdeye çağırılmışlardı.

Tefsir

فَذَرْنِى
bana bırak
وَمَن
kimseyi
يُكَذِّبُ
yalanlayan
بِهَٰذَا
bu
ٱلْحَدِيثِۖ
sözü
سَنَسْتَدْرِجُهُم
onları derece derece yaklaştıracağız
مِّنْ حَيْثُ
yerden
لَا يَعْلَمُونَ
bilmedikleri

feẕernî vemey yükeẕẕibü bihâẕe-lḥadîŝ. senestedricühüm min ḥayŝü lâ ya`lemûn.

Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.

Tefsir

وَأُمْلِى
mühlet veriyorum
لَهُمْۚ
onlara
إِنَّ
doğrusu
كَيْدِى
benim tuzağım
مَتِينٌ
sağlamdır

veümlî lehüm. inne keydî metîn.

Onlara mehil veriyorum; doğrusu Benim tuzağım sağlamdır.

Tefsir

أَمْ
yoksa
تَسْـَٔلُهُمْ
sen istiyorsun (da)
أَجْرًا
bir ücret (mi?)
فَهُم
onlardan
مِّن مَّغْرَمٍ
borçtan (dolayı)
مُّثْقَلُونَ
ağır bir yük altındadırlar

em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn.

Yoksa, sen onlardan ücret istiyorsun da, ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Elbette hayır.

Tefsir

أَمْ
yoksa
عِندَهُمُ
yanlarında (mıdır?)
ٱلْغَيْبُ
gayb
فَهُمْ
onlar
يَكْتُبُونَ
yazıyorlar

em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn.

Yoksa, gaybın bilgisi kendilerinin katında da onlar mı yazıyorlar?

Tefsir

فَٱصْبِرْ
sen sabret
لِحُكْمِ
hükmüne
رَبِّكَ
Rabbinin
وَلَا
ve
تَكُن
olma
كَصَاحِبِ
sahibi gibi (Yunus)
ٱلْحُوتِ
balık
إِذْ
hani
نَادَىٰ
seslenmişti
وَهُوَ
ve o
مَكْظُومٌ
sıkıntıdan yutkunarak

faṣbir liḥukmi rabbike velâ tekün keṣâḥibi-lḥût. iẕ nâdâ vehüve mekżûm.

Sen Rabbinin hükmüne kadar sabret; balık sahibi (Yunus) gibi olma, o, pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti.

Tefsir

لَّوْلَآ
eğer olmasaydı
أَن تَدَٰرَكَهُۥ
ona yetişmesi
نِعْمَةٌ
bir ni'metin
مِّن رَّبِّهِۦ
Rabbinden
لَنُبِذَ
elbette atılırdı
بِٱلْعَرَآءِ
çıplak bir yere
وَهُوَ
ve o
مَذْمُومٌ
kınananrak

levlâ en tedârakehû ni`metüm mir rabbihî lenübiẕe bil`arâi vehüve meẕmûm.

Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.

Tefsir

فَٱجْتَبَٰهُ
onun du'asını kabul etti
رَبُّهُۥ
Rabbi
فَجَعَلَهُۥ
ve onu yaptı
مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
salihlerden

fectebâhü rabbühû fece`alehû mine-ṣṣâliḥîn.

Rabbi onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkar edenler, Kuran'ı dinlediklerinde nerdeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "O delidir" diyorlardı.

Tefsir