veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.
Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!
fî semûmiv veḥamîm.
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
veżillim miy yaḥmûm.
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
lâ bâridiv velâ kerîm.
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.
Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm.
Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"
eveâbâüne-l'evvelûn.
"Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?"
ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.
De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."
lemecmû`ûne ilâ mîḳâti yevmim ma`lûm.
De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."