Skip to main content

قَالَ
dedi
خُذْهَا
al onu
وَلَا
ve
تَخَفْۖ
korkma
سَنُعِيدُهَا
biz onu sokacağız
سِيرَتَهَا
durumuna
ٱلْأُولَىٰ
ilk

ḳâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senü`îdühâ sîratehe-l'ûlâ.

Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.

Tefsir

وَٱضْمُمْ
ve sok
يَدَكَ
elini
إِلَىٰ جَنَاحِكَ
böğrüne
تَخْرُجْ
çıksın
بَيْضَآءَ
bembeyaz olarak
مِنْ غَيْرِ
olmadan
سُوٓءٍ
bir hastalık
ءَايَةً
bir mu'cize olarak
أُخْرَىٰ
ayrı

vaḍmüm yedeke ilâ cenâḥike taḫruc beyḍâe min gayri sûin âyeten uḫrâ.

Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.

Tefsir

لِنُرِيَكَ
sana göstermek için
مِنْ
bazılarını
ءَايَٰتِنَا
mu'cizelerimizden
ٱلْكُبْرَى
en büyük

linüriyeke min âyâtine-lkübrâ.

Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.

Tefsir

ٱذْهَبْ
sen git
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ
Fir'avn'e
إِنَّهُۥ
çünkü o
طَغَىٰ
azdı

iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ.

"Firavun'a git, doğrusu o azmıştır."

Tefsir

قَالَ
dedi ki
رَبِّ
Rabbim
ٱشْرَحْ
لِى
benim
صَدْرِى
göğsümü

ḳâle rabbi-şraḥ lî ṣadrî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

وَيَسِّرْ
ve kolaylaştır
لِىٓ
bana
أَمْرِى
işimi

veyessir lî emrî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

وَٱحْلُلْ
ve çöz
عُقْدَةً
düğümünü
مِّن لِّسَانِى
dilimin

vaḥlül `uḳdetem mil lisânî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

يَفْقَهُوا۟
anlasınlar
قَوْلِى
sözümü

yefḳahû ḳavlî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

وَٱجْعَل
ve ver
لِّى
bana
وَزِيرًا
bir vezir
مِّنْ أَهْلِى
ailemden

vec`al lî vezîram min ehlî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

هَٰرُونَ
Harun'u
أَخِى
kardeşim

hârûne eḫî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir