Skip to main content

ٱشْدُدْ
kuvvetlendir
بِهِۦٓ
onunla
أَزْرِى
arkamı

üşdüd bihî ezrî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

وَأَشْرِكْهُ
ve onu ortak yap
فِىٓ أَمْرِى
işime

veeşrikhü fî emrî.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

كَىْ
ki
نُسَبِّحَكَ
seni tesbih edelim
كَثِيرًا
çok

key nüsebbiḥake keŝîrâ.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

وَنَذْكُرَكَ
ve seni analım
كَثِيرًا
çok

veneẕkürake keŝîrâ.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

إِنَّكَ
şüphesiz sen
كُنتَ
sensin
بِنَا
bizi
بَصِيرًا
gören

inneke künte binâ beṣîrâ.

Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

Tefsir

قَالَ
buyurdu ki
قَدْ
muhakkak
أُوتِيتَ
sana verildi
سُؤْلَكَ
istediğin
يَٰمُوسَىٰ
Ey Musa

ḳâle ḳad ûtîte sü'leke yâ mûsâ.

Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

Tefsir

وَلَقَدْ
zaten
مَنَنَّا
biz lutufta bulunmuştuk
عَلَيْكَ
sana
مَرَّةً
bir kez
أُخْرَىٰٓ
daha

veleḳad menennâ `aleyke merraten uḫrâ.

Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

Tefsir

إِذْ
hani
أَوْحَيْنَآ
vahyetmiştik
إِلَىٰٓ أُمِّكَ
annene
مَا
şeyi
يُوحَىٰٓ
vahyedilen

iẕ evḥaynâ ilâ ümmike mâ yûḥâ.

Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

Tefsir

أَنِ
ki
ٱقْذِفِيهِ
onu koy
فِى ٱلتَّابُوتِ
sandığa
فَٱقْذِفِيهِ
ve at
فِى ٱلْيَمِّ
suya
فَلْيُلْقِهِ
onu bıraksın
ٱلْيَمُّ
su
بِٱلسَّاحِلِ
sahile
يَأْخُذْهُ
onu alacaktır
عَدُوٌّ
düşman olan
لِّى
bana
وَعَدُوٌّ
ve düşman olan
لَّهُۥۚ
ona
وَأَلْقَيْتُ
ve koydum
عَلَيْكَ
senin üzerine
مَحَبَّةً
bir sevgi
مِّنِّى
benden
وَلِتُصْنَعَ
yetiştirilmen için
عَلَىٰ
önünde
عَيْنِىٓ
gözümün

eni-ḳẕifîhi fi-ttâbûti faḳẕifîhi fi-lyemmi felyülḳihi-lyemmü bissâḥili ye'ḫuẕhü `adüvvül lî ve`adüvvul leh. veelḳaytü `aleyke meḥabbetem minnî. velituṣne`a `alâ `aynî.

Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

Tefsir

إِذْ
hani
تَمْشِىٓ
gidiyordu
أُخْتُكَ
kızkardeşin
فَتَقُولُ
ve diyordu
هَلْ
mi?
أَدُلُّكُمْ
size göstereyim
عَلَىٰ مَن
birini
يَكْفُلُهُۥۖ
ona bakacak
فَرَجَعْنَٰكَ
böylece seni geri verdik
إِلَىٰٓ أُمِّكَ
annene
كَىْ
ki
تَقَرَّ
aydın olsun
عَيْنُهَا
gözü
وَلَا
ve asla
تَحْزَنَۚ
üzülmesin
وَقَتَلْتَ
ve sen öldürmüştün
نَفْسًا
bir adam
فَنَجَّيْنَٰكَ
seni kurtarmıştık
مِنَ ٱلْغَمِّ
tasadan
وَفَتَنَّٰكَ
ve seni denemiştik
فُتُونًاۚ
(iyi bir) deneyişle
فَلَبِثْتَ
sonra kaldın
سِنِينَ
yıllarca
فِىٓ
arasında
أَهْلِ
halkı
مَدْيَنَ
Medyen
ثُمَّ
sonra
جِئْتَ
bize geldin
عَلَىٰ قَدَرٍ
belirlediğimiz vakitte
يَٰمُوسَىٰ
ey Musa

iẕ temşî uḫtüke feteḳûlü hel edüllüküm `alâ mey yekfülüh. feraca`nâke ilâ ümmike key teḳarra `aynühâ velâ taḥzen. veḳatelte nefsen fenecceynâke mine-lgammi vefetennâke fütûnâ. felebiŝte sinîne fî ehli medyene ŝümme ci'te `alâ ḳaderiy yâ mûsâ.

Kızkardeşin Firavun'un sarayına giderek: "Ona bakacak birini size göstereyim mi?" diyordu. Böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye, seni ona iade etmiştik. Sen bir cana kıymıştın, seni üzüntüden kurtarmış ve seni birçok musibetlerle denemiştik. Bunun için, Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra, ey Musa, peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa gelince dönüp geldin.

Tefsir