Skip to main content

ذَٰلِكَ
işte böyle
بِأَنَّ
şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
يُولِجُ
sokar
ٱلَّيْلَ
geceyi
فِى
içine
ٱلنَّهَارِ
gündüzün
وَيُولِجُ
ve sokar
ٱلنَّهَارَ
gündüzü
فِى
içine
ٱلَّيْلِ
gecenin
وَأَنَّ
ve doğrusu
ٱللَّهَ
Allah
سَمِيعٌۢ
işitendir
بَصِيرٌ
görendir

ẕâlike bienne-llâhe yûlicü-lleyle fi-nnehâri veyûlicü-nnehâra fi-lleyli veenne-llâhe semî`um beṣîr.

Böyledir; Allah geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar ve Allah şüphesiz işitir ve görür.

Tefsir

ذَٰلِكَ
işte böyle
بِأَنَّ
çünkü
ٱللَّهَ
Allah
هُوَ
o
ٱلْحَقُّ
Hak'tır
وَأَنَّ
ve gerçekten
مَا
şeyler
يَدْعُونَ
yalvardıkları
مِن دُونِهِۦ
O'ndan başka
هُوَ
o
ٱلْبَٰطِلُ
batıldır
وَأَنَّ
ve gerçek şu ki
ٱللَّهَ
Allah
هُوَ
O
ٱلْعَلِىُّ
çok yücedir
ٱلْكَبِيرُ
çok büyüktür

ẕâlike bienne-llâhe hüve-lḥaḳḳu veenne mâ yed`ûne min dûnihî hüve-lbâṭilü veenne-llâhe hüve-l`aliyyü-lkebîr.

Keza Hak yalnız Allah'tır; O'nu bırakıp taptıkları sadece batıldır. Doğrusu Allah yücedir büyüktür.

Tefsir

أَلَمْ تَرَ
görmedin mi
أَنَّ
kesinlikle
ٱللَّهَ
Allah
أَنزَلَ
indirir
مِنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
مَآءً
bir su
فَتُصْبِحُ
böylece olur
ٱلْأَرْضُ
yeryüzü
مُخْضَرَّةًۗ
yemyeşil
إِنَّ
doğrusu
ٱللَّهَ
Allah
لَطِيفٌ
latiftir
خَبِيرٌ
habirdir

elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mââ. fetuṣbiḥu-l'arḍu muḫḍarrah. inne-llâhe leṭîfün ḫabîr.

Allah'ın gökten indirdiği su ile yerin yemyeşil olduğunu görmez misin? Doğrusu Allah Latif'dir, haberdardır.

Tefsir

لَّهُۥ
hep O'nundur
مَا
ne varsa
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
وَمَا
ve ne varsa
فِى ٱلْأَرْضِۗ
yerde
وَإِنَّ
ve ancak
ٱللَّهَ
Allah
لَهُوَ
işte O'dur
ٱلْغَنِىُّ
zengin olan
ٱلْحَمِيدُ
övülmeğe layık olan

lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. veinne-llâhe lehüve-lganiyyü-lḥamîd.

Göklerde olanlar, yerde olanlar O'nundur. Doğrusu Allah müstağnidir, övülmeğe layık olandır.

Tefsir

أَلَمْ تَرَ
görmedin mi?
أَنَّ
ki
ٱللَّهَ
Allah
سَخَّرَ
buyruğunuza verdi
لَكُم
sizin
مَّا
olanları
فِى ٱلْأَرْضِ
yerde
وَٱلْفُلْكَ
ve gemileri
تَجْرِى
akıp giden
فِى ٱلْبَحْرِ
denizde
بِأَمْرِهِۦ
emriyle
وَيُمْسِكُ
ve tutuyor
ٱلسَّمَآءَ
göğü
أَن
diye
تَقَعَ
düşmesin
عَلَى
üstüne
ٱلْأَرْضِ
yerin
إِلَّا
dışında
بِإِذْنِهِۦٓۗ
O'nun izni
إِنَّ
çünkü
ٱللَّهَ
Allah
بِٱلنَّاسِ
insanlara
لَرَءُوفٌ
çok şefkatlidir
رَّحِيمٌ
çok merhametlidir

elem tera enne-llâhe seḫḫara leküm mâ fi-l'arḍi velfülke tecrî fi-lbaḥri biemrih. veyümsikü-ssemâe en teḳa`a `ale-l'arḍi illâ biiẕnih. inne-llâhe binnâsi leraûfür raḥîm.

Allah'ın yerde olanları ve emriyle denizlerde yürüyen gemileri buyruğunuz altına vermiş olduğunu; buyruğu olmaksızın yere düşmemesi için göğü O'nun tuttuğunu görmez misin? Doğrusu Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametli olandır.

Tefsir

وَهُوَ
ve O'dur
ٱلَّذِىٓ أَحْيَاكُمْ
sizi dirilten
ثُمَّ
sonra
يُمِيتُكُمْ
sizi öldüren
ثُمَّ
sonra (yine)
يُحْيِيكُمْۗ
sizi dirilten
إِنَّ
gerçekten
ٱلْإِنسَٰنَ
insan
لَكَفُورٌ
çok nankördür

vehüve-lleẕî aḥyâküm. ŝümme yümîtüküm ŝümme yuḥyîküm. inne-l'insâne lekefûr.

Sizi dirilten, sonra öldürecek sonra yine diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür.

Tefsir

لِّكُلِّ
her
أُمَّةٍ
ümmete
جَعَلْنَا
belirledik
مَنسَكًا
ibadet şekli
هُمْ
onların
نَاسِكُوهُۖ
uydukları
فَلَا
asla
يُنَٰزِعُنَّكَ
seninle çekişmesinler
فِى ٱلْأَمْرِۚ
bu işte
وَٱدْعُ
çağır
إِلَىٰ رَبِّكَۖ
Rabbine
إِنَّكَ
kuşkusuz sen
لَعَلَىٰ
üzerindesin
هُدًى
bir yol
مُّسْتَقِيمٍ
dosdoğru

likülli ümmetin ce`alnâ menseken hüm nâsikûhü felâ yünâzi`anneke fi-l'emri ved`u ilâ rabbik. inneke le`alâ hüdem müsteḳîm.

Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.

Tefsir

وَإِن
ve eğer
جَٰدَلُوكَ
seninle mücadele ederlerse
فَقُلِ
de ki
ٱللَّهُ
Allah
أَعْلَمُ
daha iyi bilir
بِمَا
şeyleri
تَعْمَلُونَ
yaptıklarınız

vein câdelûke feḳuli-llâhü a`lemü bimâ ta`melûn.

Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.

Tefsir

ٱللَّهُ
Allah
يَحْكُمُ
hükmedecektir
بَيْنَكُمْ
aranızda
يَوْمَ
günü
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
فِيمَا
hususlarda
كُنتُمْ
olduğunuz
فِيهِ
onda
تَخْتَلِفُونَ
ayrılığa düşüyor

allâhü yaḥkümü beyneküm yevme-lḳiyâmeti fîmâ küntüm fîhi taḫtelifûn.

Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.

Tefsir

أَلَمْ تَعْلَمْ
bilmez misin?
أَنَّ
kuşkusuz
ٱللَّهَ
Allah
يَعْلَمُ
bilir
مَا
ne varsa
فِى ٱلسَّمَآءِ
gökte
وَٱلْأَرْضِۗ
ve yerde
إِنَّ
kuşkusuz
ذَٰلِكَ
bunların hepsi
فِى كِتَٰبٍۚ
bir Kitaptadır
إِنَّ
şüphesiz
ذَٰلِكَ
bu
عَلَى
için
ٱللَّهِ
Allah
يَسِيرٌ
kolaydır

elem ta`lem enne-llâhe ya`lemü mâ fi-ssemâi vel'arḍ. inne ẕâlike fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.

Gökte ve yerde olanı Allah'ın bildiğini bilmez misin? Bunlar hiç şüphesiz Kitap'dadır ve şüphesiz bunlar Allah'a kolaydır.

Tefsir