inne-lmütteḳîne fî meḳâmin emîn.
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
fî cennâtiv ve`uyûn.
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
yelbesûne min sündüsiv veistebraḳim müteḳâbilîn.
İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.
keẕâlik. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.
Bu böyledir; onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz.
yed`ûne fîhâ bikülli fâkihetin âminîn.
Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler.
lâ yeẕûḳûne fîhe-lmevte ille-lmevtete-l'ûlâ. veveḳâhüm `aẕâbe-lceḥîm.
Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.
faḍlem mir rabbik. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.
Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.
feinnemâ yessernâhü bilisânike le`allehüm yeteẕekkerûn.
Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
ferteḳib innehüm mürteḳibûn.
Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.