Skip to main content

فَٱتَّقُوا۟
o halde korkun
ٱللَّهَ
Allah'tan
وَأَطِيعُونِ
ve bana ita'at edin

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.

Tefsir

وَٱتَّقُوا۟
ve korkun
ٱلَّذِىٓ
kimseden
أَمَدَّكُم
size bol bol veren
بِمَا
şeyleri (ni'metleri)
تَعْلَمُونَ
bildiğiniz

vetteḳu-lleẕî emeddeküm bimâ ta`lemûn.

Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.

Tefsir

أَمَدَّكُم
ki O size vermiştir
بِأَنْعَٰمٍ
davarlar
وَبَنِينَ
ve oğullar

emeddeküm bien`âmiv vebenîn.

Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.

Tefsir

وَجَنَّٰتٍ
ve bahçeler
وَعُيُونٍ
ve çeşmeler

vecennâtiv ve`uyûn.

Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.

Tefsir

إِنِّىٓ
doğrusu ben
أَخَافُ
korkuyorum
عَلَيْكُمْ
size
عَذَابَ
azabından
يَوْمٍ
bir günün
عَظِيمٍ
büyük

innî eḫâfü `aleyküm `aẕâbe yevmin `ażîm.

Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi.

Tefsir

قَالُوا۟
dediler ki
سَوَآءٌ
aynıdır
عَلَيْنَآ
bizce
أَوَعَظْتَ
öğüt versen de
أَمْ
veya
لَمْ تَكُن
olmasan da
مِّنَ ٱلْوَٰعِظِينَ
öğüt verenlerden

ḳâlû sevâün `aleynâ eve`ażte em lem teküm mine-lvâ`iżîn.

"İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.

Tefsir

إِنْ
değildir
هَٰذَآ
bu (davranışımız)
إِلَّا
başka
خُلُقُ
ahlakı(ndan)
ٱلْأَوَّلِينَ
evvelkilerin

in hâẕâ illâ ḫulüḳu-l'evvelîn.

Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz" dediler.

Tefsir

وَمَا
ve değiliz
نَحْنُ
biz
بِمُعَذَّبِينَ
azaba uğratılacak

vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.

Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz" dediler.

Tefsir

فَكَذَّبُوهُ
onu yalanladılar
فَأَهْلَكْنَٰهُمْۗ
biz de onları helak ettik
إِنَّ
muhakkak ki
فِى
vardır
ذَٰلِكَ
bunda
لَءَايَةًۖ
bir ibret
وَمَا
ama yine
كَانَ
değildir
أَكْثَرُهُم
çokları
مُّؤْمِنِينَ
inananlardan

fekeẕẕebûhü feehleknâhüm. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Böylece onu yalanladılar; Biz de kendilerini yok ettik. Bunda şüphesiz ki ders vardır; ama çoğu inanmamıştır.

Tefsir

وَإِنَّ
şüphesiz
رَبَّكَ
Rabbin
لَهُوَ
işte O'dur
ٱلْعَزِيزُ
üstün olan
ٱلرَّحِيمُ
merhamet eden

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Doğrusu Rabbin güçlüdür, merhametlidir.

Tefsir