ṭâ`atüv veḳavlüm ma`rûfün. feiẕâ `azeme-l'emr. felev ṣadeḳu-llâhe lekâne ḫayral lehüm.
İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.
fehel `aseytüm in tevelleytüm en tüfsidû fi-l'arḍi vetüḳaṭṭi`û erḥâmeküm.
Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden?
ülâike-lleẕîne le`anehümü-llâhü feeṣammehüm vea`mâ ebṣârahüm.
İşte, Allah'ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır.
efelâ yetedebberûne-lḳur'âne em `alâ ḳulûbin aḳfâlühâ.
Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir?
inne-lleẕîne-rteddû `alâ edbârihim mim ba`di mâ tebeyyene lehümü-lhüde-şşeyṭânü sevvele lehüm. veemlâ lehüm.
Kendileri için doğru yol belli olduktan sonra ardlarına dönenleri, bu işi yapmaya şeytan sürüklemiş, onlara ümit vermiştir.
ẕâlike biennehüm ḳâlû lilleẕîne kerihû mâ nezzele-llâhü senüṭî`uküm fî ba`ḍi-l'emr. vellâhü ya`lemü isrârahüm.
Bu, Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselerin: "Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz" demelerindendir. Allah onların gizlediklerini bilir.
fekeyfe iẕâ teveffethümü-lmelâiketü yaḍribûne vucûhehüm veedbârahüm.
Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nice olur?
ẕâlike biennehümü-ttebe`û mâ esḫaṭa-llâhe vekerihû riḍvânehû feaḥbeṭa a`mâlehüm.
Bu, Allah'ı gazablandıran şeye uymaları ve O'nun rızasından hoşnut olmamalarından ötürüdür. Allah da onların işlerini boşa çıkarmıştır.
em ḥasibe-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍun el ley yuḫrice-llâhü aḍgânehüm.
Yoksa, kalblerinde hastalık olanlar, Allah'ın onların kinlerini dışarı vurmayacağını mı sandılar?
velev neşâü leeraynâkehüm fele`araftehüm bisîmâhüm. veleta`rifennehüm fî laḥni-lḳavl. vellâhü ya`lemü a`mâleküm.
Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik; sen de onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen, onları konuşmalarından da tanırsın; Allah işlediklerinizi bilir.