Skip to main content

طَاعَةٌ
ita'at etmektir
وَقَوْلٌ
ve söylemektir
مَّعْرُوفٌۚ
güzel
فَإِذَا
zaman
عَزَمَ
azmedildiği
ٱلْأَمْرُ
işe
فَلَوْ
şayet
صَدَقُوا۟
sadık kalsalardı
ٱللَّهَ
Allah'a
لَكَانَ
elbette olurdu
خَيْرًا
daha iyi
لَّهُمْ
kendileri için

ṭâ`atüv veḳavlüm ma`rûfün. feiẕâ `azeme-l'emr. felev ṣadeḳu-llâhe lekâne ḫayral lehüm.

İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.

Tefsir

فَهَلْ
öyle mi?
عَسَيْتُمْ
belki de
إِن
eğer
تَوَلَّيْتُمْ
işbaşına gelecek olursanız
أَن تُفْسِدُوا۟
bozgunculuk yapacaksınız
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
وَتُقَطِّعُوٓا۟
ve koparacaksınız
أَرْحَامَكُمْ
rahimleri (akrabalık bağlarını)

fehel `aseytüm in tevelleytüm en tüfsidû fi-l'arḍi vetüḳaṭṭi`û erḥâmeküm.

Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden?

Tefsir

أُو۟لَٰٓئِكَ
onlar
ٱلَّذِينَ
kimselerdir
لَعَنَهُمُ
la'netlediği
ٱللَّهُ
Allah'ın
فَأَصَمَّهُمْ
sağır yaptığı
وَأَعْمَىٰٓ
ve kör ettiği
أَبْصَٰرَهُمْ
gözlerini

ülâike-lleẕîne le`anehümü-llâhü feeṣammehüm vea`mâ ebṣârahüm.

İşte, Allah'ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır.

Tefsir

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ
düşünmüyorlar mı?
ٱلْقُرْءَانَ
Kur'an'ı
أَمْ
yoksa
عَلَىٰ
üzerinde
قُلُوبٍ
kalbler(inin)
أَقْفَالُهَآ
kilitleri (-mi var?)

efelâ yetedebberûne-lḳur'âne em `alâ ḳulûbin aḳfâlühâ.

Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir?

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
ٱلَّذِينَ
kimselere
ٱرْتَدُّوا۟
dönen(lere)
عَلَىٰٓ
üzerine
أَدْبَٰرِهِم
arkaları
مِّنۢ بَعْدِ
sonra
مَا تَبَيَّنَ
belli olduktan
لَهُمُ
kendilerine
ٱلْهُدَىۙ
doğru yol
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
سَوَّلَ
sürüklemiştir
لَهُمْ
onları
وَأَمْلَىٰ
ve uzun emellere düşürmüştür
لَهُمْ
onları

inne-lleẕîne-rteddû `alâ edbârihim mim ba`di mâ tebeyyene lehümü-lhüde-şşeyṭânü sevvele lehüm. veemlâ lehüm.

Kendileri için doğru yol belli olduktan sonra ardlarına dönenleri, bu işi yapmaya şeytan sürüklemiş, onlara ümit vermiştir.

Tefsir

ذَٰلِكَ
bu böyledir
بِأَنَّهُمْ
çünkü onlar
قَالُوا۟
dediler
لِلَّذِينَ
kimselere
كَرِهُوا۟
hoşlanmayan(lara)
مَا نَزَّلَ
indirdiğinden
ٱللَّهُ
Allah'ın
سَنُطِيعُكُمْ
size ita'at edeceğiz
فِى بَعْضِ
bazısında
ٱلْأَمْرِۖ
işin
وَٱللَّهُ
oysa Allah
يَعْلَمُ
biliyor
إِسْرَارَهُمْ
onların gizlediklerini

ẕâlike biennehüm ḳâlû lilleẕîne kerihû mâ nezzele-llâhü senüṭî`uküm fî ba`ḍi-l'emr. vellâhü ya`lemü isrârahüm.

Bu, Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselerin: "Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz" demelerindendir. Allah onların gizlediklerini bilir.

Tefsir

فَكَيْفَ
nice olur?
إِذَا تَوَفَّتْهُمُ
canlarını alırken
ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
melekler
يَضْرِبُونَ
vurarak
وُجُوهَهُمْ
yüzlerine
وَأَدْبَٰرَهُمْ
ve arkalarına

fekeyfe iẕâ teveffethümü-lmelâiketü yaḍribûne vucûhehüm veedbârahüm.

Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nice olur?

Tefsir

ذَٰلِكَ
bu böyledir
بِأَنَّهُمُ
çünkü onlar
ٱتَّبَعُوا۟
ardınca gittiler
مَآ
şeylerin
أَسْخَطَ
kızdıran
ٱللَّهَ
Allah'ı
وَكَرِهُوا۟
ve hoşlanmadılar
رِضْوَٰنَهُۥ
O'nu razı edecek şeylerden
فَأَحْبَطَ
ve boşa çıkardı
أَعْمَٰلَهُمْ
onların amellerini

ẕâlike biennehümü-ttebe`û mâ esḫaṭa-llâhe vekerihû riḍvânehû feaḥbeṭa a`mâlehüm.

Bu, Allah'ı gazablandıran şeye uymaları ve O'nun rızasından hoşnut olmamalarından ötürüdür. Allah da onların işlerini boşa çıkarmıştır.

Tefsir

أَمْ
yoksa
حَسِبَ
sandılar (mı?)
ٱلَّذِينَ فِى
bulunanlar
قُلُوبِهِم
kalblerinde
مَّرَضٌ
hastalık
أَن لَّن
asla
يُخْرِجَ
ortaya çıkarmayacağını
ٱللَّهُ
Allah'ın
أَضْغَٰنَهُمْ
kinlerini

em ḥasibe-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍun el ley yuḫrice-llâhü aḍgânehüm.

Yoksa, kalblerinde hastalık olanlar, Allah'ın onların kinlerini dışarı vurmayacağını mı sandılar?

Tefsir

وَلَوْ
şayet
نَشَآءُ
biz dileseydik
لَأَرَيْنَٰكَهُمْ
onları sana gösterirdik
فَلَعَرَفْتَهُم
sen onları tanırdın
بِسِيمَٰهُمْۚ
simalarından
وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ
ve onları tanırdın
فِى لَحْنِ
üslubundan
ٱلْقَوْلِۚ
sözlerinin
وَٱللَّهُ
ve Allah
يَعْلَمُ
bilir
أَعْمَٰلَكُمْ
yaptığınız işleri

velev neşâü leeraynâkehüm fele`araftehüm bisîmâhüm. veleta`rifennehüm fî laḥni-lḳavl. vellâhü ya`lemü a`mâleküm.

Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik; sen de onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen, onları konuşmalarından da tanırsın; Allah işlediklerinizi bilir.

Tefsir