Skip to main content

فَوَقَىٰهُمُ
onları korumuştur
ٱللَّهُ
Allah
شَرَّ
şerrinden
ذَٰلِكَ
o
ٱلْيَوْمِ
günün
وَلَقَّىٰهُمْ
ve onlara vermiştir
نَضْرَةً
parlaklık
وَسُرُورًا
ve sevinç

feveḳâhümü-llâhü şerra ẕâlike-lyevmi veleḳḳâhüm naḍratev vesürûrâ.

Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.

Tefsir

وَجَزَىٰهُم
onların ödülleri
بِمَا
dolayı
صَبَرُوا۟
sabrettiklerinden
جَنَّةً
cennettir
وَحَرِيرًا
ve ipektir

vecezâhüm bimâ ṣaberû cennetev veḥarîrâ.

Sabırlarının karşılığı, cennet ve oradaki ipeklerdir.

Tefsir

مُّتَّكِـِٔينَ
yaslanırlar
فِيهَا
orada
عَلَى
üzerinde
ٱلْأَرَآئِكِۖ
divanlar
لَا يَرَوْنَ
görmezler
فِيهَا
orada
شَمْسًا
(yakıcı) güneş
وَلَا
ve ne de
زَمْهَرِيرًا
dondurucu soğuk

müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ.

Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.

Tefsir

وَدَانِيَةً
ve yaklaşmıştır
عَلَيْهِمْ
üzerlerine
ظِلَٰلُهَا
onun gölgeleri
وَذُلِّلَتْ
ve eğdirilmiştir
قُطُوفُهَا
meyvaları
تَذْلِيلًا
aşağı eğdirilerek

vedâniyeten `aleyhim żilâlühâ veẕüllilet ḳuṭûfühâ teẕlîlâ.

Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.

Tefsir

وَيُطَافُ
ve dolaştırılır
عَلَيْهِم
yanlarında
بِـَٔانِيَةٍ
kablar
مِّن فِضَّةٍ
gümüşten
وَأَكْوَابٍ
ve kupalar
كَانَتْ
olan
قَوَارِيرَا۠
billur

veyüṭâfü `aleyhim biâniyetim min fiḍḍativ veekvâbin kânet ḳavârîrâ.

Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır.

Tefsir

قَوَارِيرَا۟
billurlar ki
مِن فِضَّةٍ
gümüşten
قَدَّرُوهَا
onları takdir etmişlerdir
تَقْدِيرًا
istedikleri ölçüde

ḳavârîrae min fiḍḍatin ḳadderûhâ taḳdîrâ.

Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp ölçüp dağıtırlar.

Tefsir

وَيُسْقَوْنَ
ve onlara içirilir
فِيهَا
orada
كَأْسًا
kadehten
كَانَ
olan
مِزَاجُهَا
karışımı
زَنجَبِيلًا
zencefil

veyüsḳavne fîhâ ke'sen kâne mizâcühâ zencebîlâ.

Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler.

Tefsir

عَيْنًا
bir çeşme
فِيهَا
orada
تُسَمَّىٰ
adına denir
سَلْسَبِيلًا
Selsebil

`aynen fîhâ tüsemmâ selsebîlâ.

O pınara "Selsebil" denir.

Tefsir

وَيَطُوفُ
dolaşır
عَلَيْهِمْ
çevrelerinde
وِلْدَٰنٌ
gençler
مُّخَلَّدُونَ
ölümsüz
إِذَا رَأَيْتَهُمْ
onları görsen
حَسِبْتَهُمْ
kendilerini sanırsın
لُؤْلُؤًا
inci
مَّنثُورًا
saçılmış

veyeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn. iẕâ raeytehüm ḥasibtehüm lü'lüem menŝûrâ.

Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın.

Tefsir

وَإِذَا
ve zaman
رَأَيْتَ
baktığın
ثَمَّ
sonra
رَأَيْتَ
görürsün
نَعِيمًا
bir ni'met
وَمُلْكًا
ve bir mülk
كَبِيرًا
büyük

veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ.

Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün.

Tefsir