innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir.
Nitekim üzerlerine bir çığlık gönderdik de, ağılcıların kullandığı kurumuş ot gibi oldular.
veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.
And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
keẕẕebet ḳavmü lûṭim binnüẕür.
Lut milleti uyaran peygamberleri yalanladı.
innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar.
Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.
ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.
Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.
veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.
Lut, and olsun ki, onları Bizim yakalamamızla uyarmıştı, ama onlar uyarmaları şüphe ile karşılayarak dinlemediler.
veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.
And olsun ki, onlar Lut'un konukları olan melekleri elde etmeye kalkıştılar, bunun üzerine gözlerini kör ettik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.
veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr.
And olsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azap başlarına geldi.
feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.
"Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.
veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.
And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?