vece`alnâhüm eimmetey yed`ûne ile-nnâr. veyevme-lḳiyâmeti lâ yünṣarûn.
Onları, ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.
veetba`nâhüm fî hâẕihi-ddünyâ la`neten. veyevme-lḳiyâmeti hüm mine-lmaḳbûḥîn.
Bu dünyada laneti ardlarına taktık; onlar kıyamet gününde de iğrenç kimselerden olacaklardır.
veleḳad âteynâ mûse-lkitâbe mim ba`di mâ ehlekne-lḳurûne-l'ûlâ beṣâira linnâsi vehüdev veraḥmetel le`allehüm yeteẕekkerûn.
And olsun ki, Musa'ya, ilk nesilleri yok ettikten sonra, insanlar düşünsünler diye Kitap'ı, açık belgeler, doğruluk rehberi ve rahmet olarak verdik.
vemâ künte bicânibi-lgarbiyyi iẕ ḳaḍaynâ ilâ mûse-l'emra vemâ künte mine-şşâhidîn.
Musa'ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde, (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun.
velâkinnâ enşe'nâ ḳurûnen feteṭâvele `aleyhimü-l`umür. vemâ künte ŝâviyen fî ehli medyene tetlû `aleyhim âyâtinâ velâkinnâ künnâ mürsilîn.
Ama biz nice nesiller var etmiştik. Sen, Medyen halkı arasında bulunup, onlara ayetlerimizi okumuyordun, fakat o haberleri sana gönderen Biziz.
vemâ künte bicânibi-ṭṭûri iẕ nâdeynâ velâkir raḥmetem mir rabbike litünẕira ḳavmem mâ etâhüm min neẕîrim min ḳablike le`allehüm yeteẕekkerûn.
Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler.
velevlâ en tüṣîbehüm müṣîbetüm bimâ ḳaddemet eydîhim feyeḳûlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi`a âyâtike venekûne mine-lmü'minîn.
Yaptıklarından dolayı, başlarına bir musibet geldiğinde: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, ayetlerine uysak ve müminlerden olsaydık olmaz mıydı?" derler.
felemmâ câehümü-lḥaḳḳu min `indinâ ḳâlû levlâ ûtiye miŝle mâ ûtiye mûsâ. evelem yekfürû bimâ ûtiye mûsâ min ḳabl. ḳâlû siḥrâni teżâherâ. veḳâlû innâ biküllin kâfirûn.
Ama onlara katımızdan gerçek gelince: "Musa'ya verildiği gibi buna da mucize verilmesi gerekmez mi?" dediler. Daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? "Yardımlaşan iki sihir (Tevrat ve Kuran); hepsini inkar edenleriz" dediler.
ḳul fe'tû bikitâbim min `indi-llâhi hüve ehdâ minhümâ ettebi`hü in küntüm ṣâdiḳîn.
De ki "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha doğru bir Kitap getirin de ona uyayım."
feil lem yestecîbû leke fa`lem ennemâ yettebi`ûne ehvâehüm. vemen eḍallü mimmeni-ttebe`a hevâhü bigayri hüdem mine-llâh. inne-llâhe lâ yehdi-lḳavme-żżâlimîn.
Eğer, sana cevap veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez.