Skip to main content

أَءِذَا
sonra ha?
كُنَّا
biz olduktan
عِظَٰمًا
kemikler
نَّخِرَةً
çürümüş

eiẕâ künnâ `iżâmen neḫirah.

"Ufalanmış kemik olduğumuz zaman mı?"

Tefsir

قَالُوا۟
dediler
تِلْكَ
bu
إِذًا
öyle ise
كَرَّةٌ
bir dönüştür
خَاسِرَةٌ
ziyanlı

ḳâlû tilke iẕen kerratün ḫâsirah.

Derler ki: "O takdirde bu zararına bir dönüştür."

Tefsir

فَإِنَّمَا
halbuki
هِىَ
O
زَجْرَةٌ
haykırıştır
وَٰحِدَةٌ
bir tek

feinnemâ hiye zecratüv vâḥideh.

Doğrusu bir tek çığlık yetecektir.

Tefsir

فَإِذَا
hemen
هُم
onlar
بِٱلسَّاهِرَةِ
uyanıklık alanındadırlar

feiẕâ hüm bissâhirah.

Hepsi hemen bir düzlüğe dökülecektir.

Tefsir

هَلْ أَتَىٰكَ
sana geldimi?
حَدِيثُ
haberi
مُوسَىٰٓ
Musa'nın

hel etâke ḥadîŝü mûsâ.

Musa'nın başından geçen olay sana geldi mi?

Tefsir

إِذْ
hani
نَادَىٰهُ
ona seslenmişti
رَبُّهُۥ
Rabbi
بِٱلْوَادِ
vadi'de
ٱلْمُقَدَّسِ
kutsal
طُوًى
Tuva'da

iẕ nâdâhü rabbühû bilvâdi-lmüḳaddesi ṭuvâ.

Tuva'da, kutsal bir vadide, Rabbi ona şöyle hitap etmişti:

Tefsir

ٱذْهَبْ
git
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ
Fir'avn'a
إِنَّهُۥ
çünkü o
طَغَىٰ
azdı

iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ.

"Firavun'a git; doğrusu o azmıştır."

Tefsir

فَقُلْ
de ki
هَل لَّكَ
istermisin?
إِلَىٰٓ أَن تَزَكَّىٰ
arınmayı

feḳul hel leke ilâ en tezekkâ.

"Ona de ki: Arınmağa niyetin var mı?"

Tefsir

وَأَهْدِيَكَ
ve seni ileteyim
إِلَىٰ رَبِّكَ
Rabbine
فَتَخْشَىٰ
O'ndan korkasın

veehdiyeke ilâ rabbike fetaḫşâ.

"Rabbine giden yolu göstereyim ki O'na saygı duyup korkasın."

Tefsir

فَأَرَىٰهُ
sonra ona gösterdi
ٱلْءَايَةَ
mu'cizeyi
ٱلْكُبْرَىٰ
büyük

feerâhü-l'âyete-lkübrâ.

Bunun üzerine ona en büyük mucizeyi gösterdi.

Tefsir