Skip to main content

قَالَ
dedi
هَٰٓؤُلَآءِ
işte
بَنَاتِىٓ
kızlarım
إِن
eğer
كُنتُمْ
siz
فَٰعِلِينَ
yapacaksanız

ḳâle hâülâi benâtî in küntüm fâ`ilîn.

Lut: "Alacaksanız, işte benim kızlarım" dedi.

Tefsir

لَعَمْرُكَ
ömrüne andolsun ki
إِنَّهُمْ
onlar
لَفِى
içinde
سَكْرَتِهِمْ
sarhoşlukları
يَعْمَهُونَ
bocalıyorlardı

le`amruke innehüm lefî sekratihim ya`mehûn.

Senin hayatına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

Tefsir

فَأَخَذَتْهُمُ
onları yakaladı
ٱلصَّيْحَةُ
korkunç bir ses
مُشْرِقِينَ
güneşin doğarken

feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü müşriḳîn.

Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi.

Tefsir

فَجَعَلْنَا
ve getirdik
عَٰلِيَهَا
üstünü
سَافِلَهَا
altına
وَأَمْطَرْنَا
ve yağdırdık
عَلَيْهِمْ
üzerlerine
حِجَارَةً
taşlar
مِّن سِجِّيلٍ
çamurdan pişmiş

fece`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhim ḥicâratem min siccîl.

Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
فِى ذَٰلِكَ
bunda
لَءَايَٰتٍ
ibretler vardır
لِّلْمُتَوَسِّمِينَ
işaretten anlayanlara

inne fî ẕâlike leâyâtil lilmütevessimîn.

Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır.

Tefsir

وَإِنَّهَا
ve şüphesiz o
لَبِسَبِيلٍ
bir yol üzerinde
مُّقِيمٍ
durmaktadır

veinnehâ lebisebîlim müḳîm.

O şehrin kalıntıları işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.

Tefsir

إِنَّ
elbette
فِى ذَٰلِكَ
bunda
لَءَايَةً
bir ibret vardır
لِّلْمُؤْمِنِينَ
inananlar için

inne fî ẕâlike leâyetel lilmü'minîn.

Bunda inananlar için ibret vardır.

Tefsir

وَإِن
ve gerçekten
كَانَ
idiler
أَصْحَٰبُ
halkı
ٱلْأَيْكَةِ
Eyke
لَظَٰلِمِينَ
zalim kimseler

vein kâne aṣḥâbü-l'eyketi leżâlimîn.

Eykeliler de, şüphesiz zalim kimselerdi.

Tefsir

فَٱنتَقَمْنَا
öcümüzü aldık
مِنْهُمْ
onlardan
وَإِنَّهُمَا
her ikisi de
لَبِإِمَامٍ
(gözler) ön(ün)dedir
مُّبِينٍ
apaçık

fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.

Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
كَذَّبَ
yalanladılar
أَصْحَٰبُ
halkı
ٱلْحِجْرِ
Hicr
ٱلْمُرْسَلِينَ
peygamberleri

veleḳad keẕẕebe aṣḥâbü-lḥicri-lmürselîn.

And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı.

Tefsir