Skip to main content

وَءَامِنُوا۟
ve inanın
بِمَآ
şeye
أَنزَلْتُ
indirdiğim
مُصَدِّقًا
doğrulayıcı olarak
لِّمَا
bulunanı
مَعَكُمْ
sizin yanınızda
وَلَا تَكُونُوٓا۟
ve olmayın
أَوَّلَ
ilk
كَافِرٍۭ
inkar eden
بِهِۦۖ
onu
وَلَا تَشْتَرُوا۟
ve satmayın
بِـَٔايَٰتِى
benim ayetlerimi
ثَمَنًا
bedele
قَلِيلًا
azıcık
وَإِيَّٰىَ
ve benden
فَٱتَّقُونِ
sakının

veâminû bimâ enzeltü müṣaddiḳal limâ me`aküm velâ tekûnû evvele kâfirim bih. velâ teşterû biâyâtî ŝemenen ḳalîlâ. veiyyâye fetteḳûn.

Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin.

Tefsir

وَلَا تَلْبِسُوا۟
ve katıştırmayın
ٱلْحَقَّ
gerçeği
بِٱلْبَٰطِلِ
batılla
وَتَكْتُمُوا۟
ve gizlemeyin
ٱلْحَقَّ
hakkı
وَأَنتُمْ
siz
تَعْلَمُونَ
bildiğiniz halde

velâ telbisü-lḥaḳḳa bilbâṭili vetektümü-lḥaḳḳa veentüm ta`lemûn.

Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.

Tefsir

وَأَقِيمُوا۟
ve kılın
ٱلصَّلَوٰةَ
namazı
وَءَاتُوا۟
ve verin
ٱلزَّكَوٰةَ
zekatı
وَٱرْكَعُوا۟
ve ruku edin
مَعَ
beraber
ٱلرَّٰكِعِينَ
rüku edenlerle

veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte verke`û me`a-rrâki`în.

Namazı kılın, zekatı verin, rüku edenlerle birlikte rüku edin.

Tefsir

أَتَأْمُرُونَ
emir mi ediyorsunuz
ٱلنَّاسَ
insanlara
بِٱلْبِرِّ
iyiliği
وَتَنسَوْنَ
unutuyorsunuz da
أَنفُسَكُمْ
kendinizi
وَأَنتُمْ
ve siz
تَتْلُونَ
okuduğunuz halde
ٱلْكِتَٰبَۚ
Kitabı
أَفَلَا
hâlâ
تَعْقِلُونَ
aklınızı kullanmıyor musunuz?

ete'mürûne-nnâse bilbirri vetensevne enfüseküm veentüm tetlûne-lkitâb. efelâ ta`ḳilûn.

Kitap'ı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyilikle emredersiniz? Düşünmez misiniz?

Tefsir

وَٱسْتَعِينُوا۟
yardım dileyin
بِٱلصَّبْرِ
sabırla
وَٱلصَّلَوٰةِۚ
ve namazla
وَإِنَّهَا
şüphesiz bu
لَكَبِيرَةٌ
ağır gelir
إِلَّا
başkasına
عَلَى ٱلْخَٰشِعِينَ
saygı gösterenlerden

veste`înû biṣṣabri veṣṣalâh. veinnehâ lekebîratün illâ `ale-lḫâşi`în.

Sabır ve namazla Allah'a sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarını ve Ona döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz elbette ağır gelir.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
onlar ki
يَظُنُّونَ
bilirler
أَنَّهُم
şüphesiz onlar
مُّلَٰقُوا۟
kavuşacaklardır
رَبِّهِمْ
Rablerine
وَأَنَّهُمْ
ve gerçekten onlar
إِلَيْهِ
O'na
رَٰجِعُونَ
döneceklerdir

elleẕîne yeżunnûne ennehüm mülâḳû rabbihim veennehüm ileyhi râci`ûn.

Sabır ve namazla Allah'a sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarını ve Ona döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz elbette ağır gelir.

Tefsir

يَٰبَنِىٓ
ey oğulları
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
ٱذْكُرُوا۟
hatırlayın
نِعْمَتِىَ
ni'metimi
ٱلَّتِىٓ
ki
أَنْعَمْتُ
ni'metlendirdim
عَلَيْكُمْ
sizi
وَأَنِّى
ve şüphesiz
فَضَّلْتُكُمْ
sizi üstün kıldım
عَلَى
üzerine
ٱلْعَٰلَمِينَ
alemler

yâ benî isrâîle-ẕkürû ni`metiye-lletî en`amtü `aleyküm veennî feḍḍaltüküm `ale-l`âlemîn.

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

Tefsir

وَٱتَّقُوا۟
ve sakının
يَوْمًا
günden
لَّا تَجْزِى
cezalandırılmaz
نَفْسٌ
hiç kimse
عَن نَّفْسٍ
kimseden(günahından)
شَيْـًٔا
bir şey
وَلَا يُقْبَلُ
kabul edilmez
مِنْهَا
kimseden
شَفَٰعَةٌ
şefaat da
وَلَا يُؤْخَذُ
ve alınmaz
مِنْهَا
ondan
عَدْلٌ
fidye de
وَلَا
ve yapılamaz
هُمْ
onlara
يُنصَرُونَ
hiçbir yardım

vetteḳû yevmel lâ teczî nefsün `an nefsin şey'ev velâ yuḳbelü minhâ şefâ`atüv velâ yü'ḫaẕü minhâ `adlüv velâ hüm yünṣarûn.

Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.

Tefsir

وَإِذْ
hani
نَجَّيْنَٰكُم
sizi kurtarmıştık
مِّنْ ءَالِ
ailesinden
فِرْعَوْنَ
Fir'avn
يَسُومُونَكُمْ
onlar size reva görüyor
سُوٓءَ
en kötüsünü
ٱلْعَذَابِ
azabın
يُذَبِّحُونَ
boğazlayıp
أَبْنَآءَكُمْ
oğullarınızı
وَيَسْتَحْيُونَ
sağ bırakıyorlardı
نِسَآءَكُمْۚ
kadınlarınızı
وَفِى
ve vardı
ذَٰلِكُم
bunda sizin için
بَلَآءٌ
bir imtihan
مِّن رَّبِّكُمْ
Rabbinizden
عَظِيمٌ
büyük

veiẕ necceynâküm min âli fir`avne yesûmûneküm sûe-l`aẕâbi yüẕebbiḥûne ebnâeküm veyestaḥyûne nisâeküm. vefî ẕâliküm belâüm mir rabbiküm `ażîm.

Size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık; bu Rabbinizin büyük bir imtihanı idi.

Tefsir

وَإِذْ
hani
فَرَقْنَا
yarmıştık;
بِكُمُ
sizin için
ٱلْبَحْرَ
denizi
فَأَنجَيْنَٰكُمْ
sizi kurtarmış
وَأَغْرَقْنَآ
ve boğmuştuk
ءَالَ
ailesini
فِرْعَوْنَ
Fir'avn
وَأَنتُمْ
ve siz de
تَنظُرُونَ
görüyordunuz

veiẕ feraḳnâ bikümü-lbaḥra feenceynâküm veagraḳnâ âle fir`avne veentüm tenżurûn.

Denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun ailesini batırmıştık.

Tefsir