Skip to main content

كَدَأْبِ
durumu gibi
ءَالِ
ailesinin
فِرْعَوْنَ
Fir'avn
وَٱلَّذِينَ
ve kimselerin
مِن قَبْلِهِمْۚ
onlardan önceki
كَذَّبُوا۟
onlar da yalanladılar
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizi
فَأَخَذَهُمُ
onları yakaladı
ٱللَّهُ
Allah
بِذُنُوبِهِمْۗ
günahlarıyla
وَٱللَّهُ
Allah'ın
شَدِيدُ
çetindir
ٱلْعِقَابِ
cezası

kede'bi âli fir`avne velleẕîne min ḳablihim. keẕẕebû biâyâtinâ. feeḫaẕehümü-llâhü biẕünûbihim. vellâhü şedîdü-l`iḳâb.

Bunların tutumu, Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları günahlarından dolayı yok (helak) etti. Allah'ın cezalandırması şiddetlidir.

Tefsir

قُل
söyle
لِّلَّذِينَ
kimselere
كَفَرُوا۟
inkar edenlere
سَتُغْلَبُونَ
yenileceksiniz
وَتُحْشَرُونَ
ve sürüleceksiniz
إِلَىٰ جَهَنَّمَۚ
cehenneme
وَبِئْسَ
(orası) ne kötü
ٱلْمِهَادُ
bir döşektir

ḳul lilleẕîne keferû setuglebûne vetuḥşerûne ilâ cehennem. vebi'se-lmihâd.

İnkar edenlere: "Yenileceksiniz, toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, orası ne kötü döşektir" de.

Tefsir

قَدْ
muhakak
كَانَ لَكُمْ
sizin için vardır
ءَايَةٌ
bir ibret
فِى فِئَتَيْنِ
şu iki toplulukta
ٱلْتَقَتَاۖ
karşılaşan
فِئَةٌ
bir topluluk
تُقَٰتِلُ
çarpışıyordu
فِى سَبِيلِ
yolunda
ٱللَّهِ
Allah
وَأُخْرَىٰ
öteki de
كَافِرَةٌ
nankördü
يَرَوْنَهُم
onları görüyorlardı
مِّثْلَيْهِمْ
kendilerinin iki katı
رَأْىَ
görüşüyle
ٱلْعَيْنِۚ
gözlerinin
وَٱللَّهُ
Allah
يُؤَيِّدُ
destekler
بِنَصْرِهِۦ
yardımıyle
مَن
kimseyi
يَشَآءُۗ
dilediği
إِنَّ
elbette
فِى ذَٰلِكَ
bunda
لَعِبْرَةً
bir ibret vardır
لِّأُو۟لِى
olanlar için
ٱلْأَبْصَٰرِ
gözleri

ḳad kâne leküm âyetün fî fieteyni-lteḳatâ. fietün tüḳâtilü fî sebîli-llâhi veuḫrâ kâfiratüy yeravnehüm miŝleyhim ra'ye-l`ayn. vellâhü yü'eyyidü binaṣrihî mey yeşâ'. inne fî ẕâlike le`ibratel liüli-l'ebṣâr.

Karşı karşıya gelen iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır; biri Allah yolunda savaşanlardır, diğeri inkarcılardır ki, bunlar karşı tarafı gözleriyle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Bunda görebilenler için ibret vardır.

Tefsir

زُيِّنَ
süslü (cazip) gösterildi
لِلنَّاسِ
insanlara
حُبُّ
aşırı düşkünlük
ٱلشَّهَوَٰتِ
zevklere
مِنَ ٱلنِّسَآءِ
kadınlardan
وَٱلْبَنِينَ
ve oğullardan
وَٱلْقَنَٰطِيرِ
ve kantarlarca
ٱلْمُقَنطَرَةِ
yığılmış
مِنَ ٱلذَّهَبِ
altından
وَٱلْفِضَّةِ
ve gümüşten
وَٱلْخَيْلِ
ve atlardan
ٱلْمُسَوَّمَةِ
salma
وَٱلْأَنْعَٰمِ
davarlardan
وَٱلْحَرْثِۗ
ve ekinlerden (gelen)
ذَٰلِكَ
bunlar (sadece)
مَتَٰعُ
geçimidir
ٱلْحَيَوٰةِ
hayatının
ٱلدُّنْيَاۖ
dünya
وَٱللَّهُ
Allah'ın
عِندَهُۥ
yanındadır
حُسْنُ
güzel
ٱلْمَـَٔابِ
varılacak yer

züyyine linnâsi ḥubbü-şşehevâti mine-nnisâi velbenîne velḳanâṭîri-lmüḳanṭarati mine-ẕẕehebi velfiḍḍati velḫayli-lmüsevvemeti vel'en`âmi velḥarŝ. ẕâlike metâ`u-lḥayâti-ddünyâ. vellâhü `indehû ḥusnü-lmeâb.

Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.

Tefsir

قُلْ
de ki
أَؤُنَبِّئُكُم
size söyleyeyim mi?
بِخَيْرٍ
daha iyisini
مِّن ذَٰلِكُمْۚ
bunlardan
لِلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟
korunanlar için vardır
عِندَ
katında
رَبِّهِمْ
Rableri
جَنَّٰتٌ
cennetler
تَجْرِى
akan
مِن تَحْتِهَا
altlarından
ٱلْأَنْهَٰرُ
ırmaklar
خَٰلِدِينَ
sürekli kalacakları
فِيهَا
içinde
وَأَزْوَٰجٌ
ve eşler
مُّطَهَّرَةٌ
tertemiz
وَرِضْوَٰنٌ
ve rızası
مِّنَ ٱللَّهِۗ
Allah'ın
وَٱللَّهُ
Allah
بَصِيرٌۢ
görür
بِٱلْعِبَادِ
kullarını

ḳul eünebbiüküm biḫayrim min ẕâliküm. lilleẕîne-tteḳav `inde rabbihim cennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ veezvâcüm müṭahherâtüv veriḍvânüm mine-llâh. vellâhü beṣîrum bil`ibâd.

De ki: Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rab'lerinin katında, altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını hakkiyle görücüdür.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
(onlar ki)
يَقُولُونَ
derler
رَبَّنَآ
Rabbimiz
إِنَّنَآ
gerçekten biz
ءَامَنَّا
inandık
فَٱغْفِرْ
bağışla
لَنَا
bizden
ذُنُوبَنَا
günahlarımızı
وَقِنَا
ve bizi koru
عَذَابَ
azabından
ٱلنَّارِ
ateş

elleẕîne yeḳûlûne rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ ẕünûbenâ veḳinâ `aẕâbe-nnâr.

Onlar ki, "Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bize bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyen, sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra sarfeden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.

Tefsir

ٱلصَّٰبِرِينَ
sabredenler
وَٱلصَّٰدِقِينَ
ve sadık olanlar
وَٱلْقَٰنِتِينَ
ve gönülden itaat edenler
وَٱلْمُنفِقِينَ
ve infak edenler
وَٱلْمُسْتَغْفِرِينَ
ve istiğfar edenler
بِٱلْأَسْحَارِ
seherlerde

eṣṣâbirîne veṣṣâdiḳîne velḳânitîne velmünfiḳîne velmüstagfirîne bil'esḥâr.

Onlar ki, "Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bize bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyen, sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra sarfeden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.

Tefsir

شَهِدَ
şahiddir (ki)
ٱللَّهُ
Allah
أَنَّهُۥ
şüphesiz
لَآ
yoktur
إِلَٰهَ
tanrı
إِلَّا
başka
هُوَ
O'ndan
وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
ve melekler
وَأُو۟لُوا۟
ve sahipleri
ٱلْعِلْمِ
ilim
قَآئِمًۢا
gözeten
بِٱلْقِسْطِۚ
adaletle
لَآ
yoktur
إِلَٰهَ
tanrı
إِلَّا
başka
هُوَ
O'ndan
ٱلْعَزِيزُ
azizdir
ٱلْحَكِيمُ
hakimdir

şehide-llâhü ennehû lâ ilâhe illâ hüve velmelâiketü veülü-l`ilmi ḳâimem bilḳisṭ. lâ ilâhe illâ hüve-l`azîzü-lḥakîm.

Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sahibleri, O'ndan başka tanrı olmadığına şahidlik etmişlerdir. O'ndan başka tanrı yoktur, O güçlüdür, Hakim'dir.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
ٱلدِّينَ
din
عِندَ
katında
ٱللَّهِ
Allah
ٱلْإِسْلَٰمُۗ
İslamdır
وَمَا ٱخْتَلَفَ
ayrılığa düşmediler
ٱلَّذِينَ
kimseler
أُوتُوا۟
verilmiş olan
ٱلْكِتَٰبَ
Kitap
إِلَّا
başka (bir sebeple)
مِنۢ بَعْدِ
sonra
مَا جَآءَهُمُ
geldikten
ٱلْعِلْمُ
ilim
بَغْيًۢا
aşırılıkları
بَيْنَهُمْۗ
aralarındaki;
وَمَن
ve kim
يَكْفُرْ
inkar ederse
بِـَٔايَٰتِ
ayetlerini
ٱللَّهِ
Allah'ın
فَإِنَّ
(bilsin ki) şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
سَرِيعُ
çabuk görendir
ٱلْحِسَابِ
hesabı

inne-ddîne `inde-llâhi-l'islâm. veme-ḫtelefe-lleẕîne ûtü-lkitâbe illâ mim ba`di mâ câehümü-l`ilmü bagyem beynehüm. vemey yekfür biâyâti-llâhi feinne-llâhe serî`u-lḥisâb.

Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür.

Tefsir

فَإِنْ
eğer
حَآجُّوكَ
seninle tartışmaya girişirlerse
فَقُلْ
de ki
أَسْلَمْتُ
ben teslim ettim
وَجْهِىَ
özümü
لِلَّهِ
Allah'a
وَمَنِ
ve kimseler
ٱتَّبَعَنِۗ
bana uyan
وَقُل
ve de ki
لِّلَّذِينَ
kendilerine
أُوتُوا۟
verilenlere
ٱلْكِتَٰبَ
Kitap
وَٱلْأُمِّيِّۦنَ
ve ümmilere
ءَأَسْلَمْتُمْۚ
Siz de İslam (teslim) oldunuz mu?
فَإِنْ
eğer
أَسْلَمُوا۟
İslam olurlarsa
فَقَدِ
muhakkak
ٱهْتَدَوا۟ۖ
doğru yolu bulmuşlardır
وَّإِن
yok eğer
تَوَلَّوْا۟
dönerlerse
فَإِنَّمَا
artık
عَلَيْكَ
sana düşen
ٱلْبَلَٰغُۗ
sadece duyurmaktır
وَٱللَّهُ
Allah
بَصِيرٌۢ
görmektedir
بِٱلْعِبَادِ
kulları(nın yaptıkları)nı

fein ḥâccûke feḳul eslemtü vechiye lillâhi vemeni-ttebe`an. veḳul lilleẕîne ûtü-lkitâbe vel'ümmiyyîne eeslemtüm. fein eslemû feḳadi-htedev. vein tevellev feinnemâ `aleyke-lbelâg. vellâhü beṣîrum bil`ibâd.

Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, "Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a verdim" de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: "Siz de İslam oldunuz mu?" de, şayet İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür.

Tefsir