Skip to main content

إِنَّ
kuşkusuz
ٱلَّذِينَ
kimseler
سَبَقَتْ
geçmiş olan(lar)
لَهُم
kendilerine
مِّنَّا
bizden
ٱلْحُسْنَىٰٓ
güzellik
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
عَنْهَا
ondan (cehennemden)
مُبْعَدُونَ
uzaklaştırılmışlardır

inne-lleẕîne sebeḳat lehüm minne-lḥusnâ ülâike `anhâ müb`adûn.

Yaptıklarına karşılık katımızdan kendileri için iyi şeyler yazılmış olanlar, işte onlar cehennemden uzak tutulanlardır.

Tefsir

لَا يَسْمَعُونَ
duymazlar
حَسِيسَهَاۖ
onun uğultusunu
وَهُمْ
ve onlar
فِى
içinde
مَا ٱشْتَهَتْ
çektiği (ni'metler)
أَنفُسُهُمْ
canlarının
خَٰلِدُونَ
ebedi kalırlar

lâ yesme`ûne ḥasîsehâ. vehüm fî me-ştehet enfüsühüm ḫâlidûn.

Cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.

Tefsir

لَا
asla
يَحْزُنُهُمُ
onları tasalandırmaz
ٱلْفَزَعُ
korku
ٱلْأَكْبَرُ
en büyük
وَتَتَلَقَّىٰهُمُ
onları şöyle karşılar
ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
melekler
هَٰذَا
işte bu
يَوْمُكُمُ
gününüzdür
ٱلَّذِى كُنتُمْ
size
تُوعَدُونَ
va'dedilen

lâ yaḥzünühümü-lfeza`u-l'ekberu veteteleḳḳâhümü-lmelâikeh. hâẕâ yevmükümü-lleẕî küntüm tû`adûn.

En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar.

Tefsir

يَوْمَ
o gün
نَطْوِى
düreriz
ٱلسَّمَآءَ
göğü
كَطَىِّ
dürer gibi
ٱلسِّجِلِّ
tomarlarını
لِلْكُتُبِۚ
yazı
كَمَا
gibi
بَدَأْنَآ
başladığımız
أَوَّلَ
ilk
خَلْقٍ
yaratmaya
نُّعِيدُهُۥۚ
onu iade ederiz
وَعْدًا
sözdür
عَلَيْنَآۚ
üzerimize
إِنَّا
şüphesiz
كُنَّا
biz bunu
فَٰعِلِينَ
yapacağız

yevme naṭvi-ssemâe keṭayyi-ssicilli lilkütüb. kemâ bede'nâ evvele ḫalḳin nü`îdüh. va`den `aleynâ. innâ künnâ fâ`ilîn.

Göğü, kitap dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu Biz yaparız.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
كَتَبْنَا
yazmıştık
فِى ٱلزَّبُورِ
Zebur'da
مِنۢ بَعْدِ
sonra
ٱلذِّكْرِ
Zikir'den (Tevrat'tan)
أَنَّ
mutlaka
ٱلْأَرْضَ
arza
يَرِثُهَا
varis olacak
عِبَادِىَ
kullarım
ٱلصَّٰلِحُونَ
iyi

veleḳad ketebnâ fi-zzebûri mim ba`di-ẕẕikri enne-l'arḍa yeriŝühâ `ibâdiye-ṣṣâliḥûn.

And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
فِى
vardır
هَٰذَا
bunda
لَبَلَٰغًا
elbette bir öğüt
لِّقَوْمٍ
kavimler için
عَٰبِدِينَ
kulluk eden

inne fî hâẕâ lebelâgal liḳavmin `âbidîn.

Doğrusu bu Kuran'da, kulluk eden kimselere bildiri vardır.

Tefsir

وَمَآ
ve
أَرْسَلْنَٰكَ
biz seni göndermedik
إِلَّا
başka sebeple
رَحْمَةً
rahmetten
لِّلْعَٰلَمِينَ
alemler için

vemâ erselnâke illâ raḥmetel lil`âlemîn.

Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.

Tefsir

قُلْ
de ki
إِنَّمَا
şüphesiz
يُوحَىٰٓ
vahyolunur
إِلَىَّ
bana
أَنَّمَآ
ancak
إِلَٰهُكُمْ
Tanrınız
إِلَٰهٌ
Tanrıdır
وَٰحِدٌۖ
bir tek
فَهَلْ
siz-mısınız?
أَنتُم مُّسْلِمُونَ
siz

ḳul innemâ yûḥâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâḥid. fehel entüm müslimûn.

De ki: "Doğrusu tanrınızın tek bir Tanrı olduğu bana şüphesiz vahyolundu. Artık müslüman olacak mısınız?"

Tefsir

فَإِن
eğer
تَوَلَّوْا۟
yüz çevirirlerse
فَقُلْ
de ki
ءَاذَنتُكُمْ
ben size açıkladım
عَلَىٰ سَوَآءٍۖ
eşit biçimde
وَإِنْ
artık
أَدْرِىٓ
bilmem
أَقَرِيبٌ
yakın mı (olduğunu)
أَم
yoksa
بَعِيدٌ
uzak (mı olduğunu)
مَّا
şeyin
تُوعَدُونَ
tehdid edildiğiniz

fein tevellev feḳul ehentüküm `alâ sevâ'. vein edrî eḳarîbün em be`îdüm mâ tû`adûn.

Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem."

Tefsir

إِنَّهُۥ
şüphesiz O
يَعْلَمُ
bilir
ٱلْجَهْرَ
açığını
مِنَ ٱلْقَوْلِ
sözün
وَيَعْلَمُ
ve bilir
مَا
ne
تَكْتُمُونَ
gizliyorsanız

innehû ya`lemü-lcehra mine-lḳavli veya`lemü mâ tektümûn.

"Doğrusu O, açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir."

Tefsir