Skip to main content

أَلَّا تَعْلُوا۟
büyüklük taslamayın
عَلَىَّ
bana karşı
وَأْتُونِى
ve bana gelin (diye yazıyor)
مُسْلِمِينَ
teslim olarak

ellâ ta`lû `aleyye ve'tûnî müslimîn.

Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.

Tefsir

قَالَتْ
dedi ki
يَٰٓأَيُّهَا
ey
ٱلْمَلَؤُا۟
ileri gelenler
أَفْتُونِى
bana bir fikir verin
فِىٓ أَمْرِى
(bu) işimde
مَا كُنتُ
ben olmam
قَاطِعَةً
kesip atan
أَمْرًا
hiçbir işi
حَتَّىٰ
sürece
تَشْهَدُونِ
siz olmadığınız

ḳâlet yâ eyyühe-lmeleü eftûnî fî emrî. mâ küntü ḳâṭi`aten emran ḥattâ teşhedûn.

"Ey ileri gelenler! Vereceğim emir hakkında bana fikrinizi söyleyin; siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem" dedi.

Tefsir

قَالُوا۟
dediler ki
نَحْنُ
biz
أُو۟لُوا۟
sahibiyiz
قُوَّةٍ
güç
وَأُو۟لُوا۟
ve erbabıyız
بَأْسٍ
savaş
شَدِيدٍ
yaman
وَٱلْأَمْرُ
ama emir
إِلَيْكِ
senindir
فَٱنظُرِى
o halde bak
مَاذَا
ne
تَأْمُرِينَ
buyurursan

ḳâlû naḥnü ülû ḳuvvetiv veülû be'sin şedîdiv vel'emru ileyki fenżurî mâẕâ te'mürîn.

"Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, emir senindir, sen emretmene bak."

Tefsir

قَالَتْ
dedi
إِنَّ
şüphesiz
ٱلْمُلُوكَ
hükümdarlar
إِذَا
zaman
دَخَلُوا۟
girdikleri
قَرْيَةً
bir ülkeye
أَفْسَدُوهَا
orayı bozarlar
وَجَعَلُوٓا۟
ve kılarlar
أَعِزَّةَ
şereflilerini
أَهْلِهَآ
halkının
أَذِلَّةًۖ
zillet içinde
وَكَذَٰلِكَ
ve böyle
يَفْعَلُونَ
yaparlar

ḳâlet inne-lmülûke iẕâ deḫalû ḳaryeten efsedûhâ vece`alû e`izzete ehlihâ eẕilleh. vekeẕâlike yef`alûn.

Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.

Tefsir

وَإِنِّى
şüphesiz ben
مُرْسِلَةٌ
göndereyim
إِلَيْهِم
onlara
بِهَدِيَّةٍ
bir hediye
فَنَاظِرَةٌۢ
ve bakayım
بِمَ
ne ile
يَرْجِعُ
dönecekler
ٱلْمُرْسَلُونَ
elçiler

veinnî mürsiletün ileyhim bihediyyetin fenâżiratüm bime yerci`u-lmürselûn.

Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.

Tefsir

فَلَمَّا
ne zaman ki
جَآءَ
gelince
سُلَيْمَٰنَ
Süleyman'a
قَالَ
dedi ki
أَتُمِدُّونَنِ
bana yardım mı etmek istiyorsunuz?
بِمَالٍ
mal ile
فَمَآ
oysa ne ki
ءَاتَىٰنِۦَ
bana vermiştir
ٱللَّهُ
Allah
خَيْرٌ
(o) daha hayırlıdır
مِّمَّآ ءَاتَىٰكُم
size verdiğinden
بَلْ
bilakis
أَنتُم
siz
بِهَدِيَّتِكُمْ
hediyenizle
تَفْرَحُونَ
sevinirsiniz

felemmâ câe süleymâne ḳâle etümiddûnenî bimâl. femâ etâniye-llâhü ḫayrum mimmâ âtâküm. bel entüm bihediyyetiküm tefraḥûn.

Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.

Tefsir

ٱرْجِعْ
dön (söyle)
إِلَيْهِمْ
onlara
فَلَنَأْتِيَنَّهُم
onlara gelirim
بِجُنُودٍ
ordularla
لَّا
asla
قِبَلَ
karşı koyamayacakları
لَهُم
kendilerinin;
بِهَا
ona
وَلَنُخْرِجَنَّهُم
ve onları sürüp çıkarırım
مِّنْهَآ
oradan
أَذِلَّةً
zilletle
وَهُمْ
ve onları
صَٰغِرُونَ
hor ve hakir olarak

irci` ileyhim felene'tiyennehüm bicünûdil lâ ḳibele lehüm bihâ velenuḫricennehüm minhâ eẕilletev vehüm ṣâgirûn.

Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.

Tefsir

قَالَ
dedi
يَٰٓأَيُّهَا
ey
ٱلْمَلَؤُا۟
ileri gelenler
أَيُّكُمْ
hanginiz
يَأْتِينِى
bana getirebilir
بِعَرْشِهَا
onun tahtını
قَبْلَ
önce
أَن يَأْتُونِى
bana gelmelerinden
مُسْلِمِينَ
teslim olarak

ḳâle yâ eyyühe-lmeleü eyyüküm ye'tînî bi`arşihâ ḳable ey ye'tûnî müslimîn.

Süleyman: "Ey cemaat! Bana teslim olmalarından önce, hanginiz o kraliçenin tahtını yanıma getirebilir?" dedi.

Tefsir

قَالَ
dedi ki
عِفْرِيتٌ
bir ifrit
مِّنَ ٱلْجِنِّ
cinlerden
أَنَا۠
ben
ءَاتِيكَ
sana getiririm
بِهِۦ
onu
قَبْلَ
önce
أَن تَقُومَ
sen kalkmadan
مِن مَّقَامِكَۖ
makamından
وَإِنِّى
gerçekten benim
عَلَيْهِ
buna
لَقَوِىٌّ
gücüm yeter
أَمِينٌ
bana güvenilir

ḳâle `ifrîtüm mine-lcinni ene âtîke bihî ḳable en teḳûme mim meḳâmik. veinnî `aleyhi leḳaviyyün emîn.

Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim" dedi.

Tefsir

قَالَ
dedi ki
ٱلَّذِى
bulunan
عِندَهُۥ
yanında
عِلْمٌ
bir ilim
مِّنَ ٱلْكِتَٰبِ
Kitaptan
أَنَا۠
ben
ءَاتِيكَ
sana getirebilirim
بِهِۦ
onu
قَبْلَ
önce
أَن يَرْتَدَّ
sen kırpmadan
إِلَيْكَ
sana
طَرْفُكَۚ
gözünü
فَلَمَّا
ne zaman ki
رَءَاهُ
onu görünce
مُسْتَقِرًّا
yerleşmiş
عِندَهُۥ
yanında
قَالَ
dedi ki
هَٰذَا
bu
مِن فَضْلِ
lutfundandır
رَبِّى
Rabbimin
لِيَبْلُوَنِىٓ
beni sınaması için
ءَأَشْكُرُ
şükür mü edeceğim?
أَمْ
yoksa
أَكْفُرُۖ
inkar mı edeceğim?
وَمَن
ve kim
شَكَرَ
şükrederse
فَإِنَّمَا
şüphesiz
يَشْكُرُ
şükretmiştir
لِنَفْسِهِۦۖ
kendisi için
وَمَن
ve kim
كَفَرَ
inkar ederse
فَإِنَّ
şüphesiz
رَبِّى
Rabbim
غَنِىٌّ
zengindir
كَرِيمٌ
kerimdir

ḳâle-lleẕî `indehû `ilmüm mine-lkitâbi ene âtîke bihî ḳable ey yertedde ileyke ṭarfük. felemmâ raâhü müsteḳirran `indehû ḳâle hâẕâ min faḍli rabbî. liyeblüvenî eeşküru em ekfür. vemen şekera feinnemâ yeşküru linefsih. vemen kefera feinne rabbî ganiyyün kerîm.

Kitabın bilgisine sahip olan biri: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat nankörlük eden bilsin ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir" dedi.

Tefsir