emmen hâẕe-lleẕî yerzüḳuküm in emseke rizḳah. bel leccû fî `utüvviv venüfûr.
Allah size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedirler.
efemey yemşî mükibben `alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.
Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?
ḳul hüve-lleẕî enşeeküm vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn.
De ki: "Sizi yaratan sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!"
ḳul hüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn.
Sizi yerde yaratıp yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.
veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.
"Doğru sözlü iseniz bildirin bu azap sözü ne zamandır?" derler.
ḳul inneme-l`ilmü `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mübîn.
De ki: "Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn.
Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur" denir.
ḳul era'eytüm in ehlekeniye-llâhü vemem me`iye ev raḥimenâ femey yücîru-lkâfirîne min `aẕâbin elîm.
De ki: "Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse yok eder veya isterse merhamet eder; söyleyin, bu takdirde inkarcıları, can yakıcı azabdan kim alıkoyabilir?"
ḳul hüve-rraḥmânü âmennâ bihî ve`aleyhi tevekkelnâ. feseta`lemûne men hüve fî ḍalâlim mübîn.
De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz, Rahman olan Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu yakında bileceksiniz."
ḳul era'eytüm in aṣbeḥa mâüküm gavran femey ye'tîküm bimâim me`în.
De ki: "Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?"