Skip to main content

بَدِيعُ
yoktan var edendir
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
وَٱلْأَرْضِۖ
ve yeri
أَنَّىٰ
nasıl?
يَكُونُ
olabilir
لَهُۥ
O'nun
وَلَدٌ
çocuğu
وَلَمْ تَكُن
yoktur
لَّهُۥ
kendisinin
صَٰحِبَةٌۖ
bir eşi
وَخَلَقَ
ve O yaratmıştır
كُلَّ
her
شَىْءٍۖ
şeyi
وَهُوَ
ve O
بِكُلِّ
her
شَىْءٍ
şeyi
عَلِيمٌ
bilendir

bedî`u-ssemâvâti vel'arḍ. ennâ yekûnü lehû veledüv velem tekül lehû ṣâḥibeh. veḫaleḳa külle şey'. vehüve bikülli şey'in `alîm.

O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Zevcesi olmadan nasıl çocuğu olabilir? Oysa her şeyi O yaratmıştır, her şeyi bilir.

Tefsir

ذَٰلِكُمُ
işte budur
ٱللَّهُ
Allah
رَبُّكُمْۖ
Rabbiniz
لَآ
yoktur
إِلَٰهَ
tanrı
إِلَّا
başka
هُوَۖ
O'ndan
خَٰلِقُ
(O) yaratıcısıdır
كُلِّ
her
شَىْءٍ
şeyin
فَٱعْبُدُوهُۚ
O'na kulluk edin
وَهُوَ
ve O
عَلَىٰ
üzerine
كُلِّ
her
شَىْءٍ
şey
وَكِيلٌ
vekildir

ẕâlikümü-llâhü rabbüküm. lâ ilâhe illâ hû. ḫâliḳu külli şey'in fa`büdûh. vehüve `alâ külli şey'iv vekîl.

İşte Rabbiniz, Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur, her şeyin yaratanıdır. Öyleyse O'na kulluk edin; O her şeye de vekildir.

Tefsir

لَّا تُدْرِكُهُ
O'nu görmez
ٱلْأَبْصَٰرُ
gözler
وَهُوَ
ve O
يُدْرِكُ
görür
ٱلْأَبْصَٰرَۖ
gözleri
وَهُوَ
ve O
ٱللَّطِيفُ
latiftir
ٱلْخَبِيرُ
herşeyi haber alandır

lâ tüdrikühü-l'ebṣâr. vehüve yüdrikü-l'ebṣâr. vehüve-lleṭîfü-lḫabîr.

Gözler O'nu görmez, O bütün gözleri görür. O Latif'tir, haberdardır.

Tefsir

قَدْ
doğrusu
جَآءَكُم
size geldi
بَصَآئِرُ
basiretler
مِن رَّبِّكُمْۖ
Rabbinizden
فَمَنْ
artık kim
أَبْصَرَ
görürse
فَلِنَفْسِهِۦۖ
(yararı) kendisinedir
وَمَنْ
ve kim de
عَمِىَ
kör olursa
فَعَلَيْهَاۚ
(zararı) kendisinedir
وَمَآ
ve değilim
أَنَا۠
ben
عَلَيْكُم
sizin üzerinize
بِحَفِيظٍ
bekçi

ḳad câeküm beṣâiru mir rabbiküm. femen ebṣara felinefsih. vemen `amiye fe`aleyhâ. vemâ ene `aleyküm biḥafîż.

Doğrusu size Rabbiniz'den açık belgeler gelmiştir; kim görürse kendi lehine ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin bekçiniz değilim.

Tefsir

وَكَذَٰلِكَ
ve işte böylece
نُصَرِّفُ
döne döne açıklıyoruz
ٱلْءَايَٰتِ
ayetleri
وَلِيَقُولُوا۟
desinler diye
دَرَسْتَ
sen ders almışsın
وَلِنُبَيِّنَهُۥ
ve onu iyice açıklayalım diye
لِقَوْمٍ
bir toplum için
يَعْلَمُونَ
bilen

vekeẕâlike nüṣarrifü-l'âyâti veliyeḳûlû deraste velinübeyyinehû liḳavmiy ya`lemûn.

Sana, "Sen okumuşsun" derler; oysa Biz, öğrenecek kimselere ayetleri böylece türlü türlü açıklamaktayız.

Tefsir

ٱتَّبِعْ
tabi ol
مَآ
şeye
أُوحِىَ
vahyolunan
إِلَيْكَ
sana
مِن رَّبِّكَۖ
Rabbinden
لَآ
yoktur
إِلَٰهَ
tanrı
إِلَّا
başka
هُوَۖ
O'ndan
وَأَعْرِضْ
ve yüz çevir
عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَ
ortak koşanlardan

ittebi` mâ ûḥiye ileyke mir rabbik. lâ ilâhe illâ hû. vea`riḍ `ani-lmüşrikîn.

Rabbin'den sana vahyolunana uy, O'ndan başka tanrı yoktur, puta tapanlardan yüz çevir.

Tefsir

وَلَوْ
ve eğer
شَآءَ
isteseydi
ٱللَّهُ
Allah
مَآ أَشْرَكُوا۟ۗ
ortak koşmazlardı
وَمَا جَعَلْنَٰكَ
biz seni yapmadık
عَلَيْهِمْ
onların üzerine
حَفِيظًاۖ
bekçi
وَمَآ
ve değilsin
أَنتَ
sen
عَلَيْهِم
onlara
بِوَكِيلٍ
vekil

velev şâe-llâhü mâ eşrakû. vemâ ce`alnâke `aleyhim ḥafîżâ. vemâ ente `aleyhim bivekîl.

Allah dileseydi puta tapmazlardı. Seni onlara koruyucu yapmadık, onların vekili de değilsin.

Tefsir

وَلَا تَسُبُّوا۟
sövmeyin ki
ٱلَّذِينَ
kimselere
يَدْعُونَ
yalvardıkların
مِن دُونِ
başka
ٱللَّهِ
Allah'tan
فَيَسُبُّوا۟
onlar da sövmesinler
ٱللَّهَ
Allah'a
عَدْوًۢا
taşkınlıkla
بِغَيْرِ عِلْمٍۗ
bilmeyerek
كَذَٰلِكَ
böyle
زَيَّنَّا
biz süslü gösterdik
لِكُلِّ
her
أُمَّةٍ
ümmete
عَمَلَهُمْ
yaptıkları işi
ثُمَّ
sonunda
إِلَىٰ رَبِّهِم
Rablerinedir
مَّرْجِعُهُمْ
dönüşleri
فَيُنَبِّئُهُم
O haber verecektir
بِمَا
şeyleri
كَانُوا۟
oldukları
يَعْمَلُونَ
yapmış

velâ tesübbü-lleẕîne yed`ûne min dûni-llâhi feyesübbü-llâhe `advem bigayri `ilm. keẕâlike zeyyennâ likülli ümmetin `amelehüm ŝümme ilâ rabbihim merci`uhüm feyünebbiühüm bimâ kânû ya`melûn.

Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allah'a sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O, işlediklerini haber verir.

Tefsir

وَأَقْسَمُوا۟
ve yemin ettiler
بِٱللَّهِ
Allah'a
جَهْدَ
güçlü
أَيْمَٰنِهِمْ
yeminleriyle
لَئِن
eğer
جَآءَتْهُمْ
kendilerine gelirse
ءَايَةٌ
bir mu'cize
لَّيُؤْمِنُنَّ
mutlaka inanacaklarına
بِهَاۚ
ona
قُلْ
de ki
إِنَّمَا
ancak
ٱلْءَايَٰتُ
Mu'cizeler
عِندَ
katındadır
ٱللَّهِۖ
Allah
وَمَا
değil misiniz?
يُشْعِرُكُمْ
şuurunda
أَنَّهَآ
o (mu'cize)
إِذَا
ne zaman
جَآءَتْ
gelmiş olsa
لَا يُؤْمِنُونَ
onlar inanmazlar

veaḳsemû billâhi cehde eymânihim lein câethüm âyetüh leyü'minünne bihâ. ḳul inneme-l'âyâtü `inde-llâhi vemâ yüş`iruküm ennehâ iẕâ câet lâ yü'minûn.

Kendilerine bir mucize gösterilirse, mutlaka ona inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. De ki: "Mucizeler, ancak Allah katındadır"; onların, mucize geldiği zaman da inanmayacaklarını anlamıyor musunuz?

Tefsir

وَنُقَلِّبُ
ve ters çeviririz
أَفْـِٔدَتَهُمْ
gönüllerini
وَأَبْصَٰرَهُمْ
ve gözlerini
كَمَا
gibi
لَمْ يُؤْمِنُوا۟
inanmadıkları
بِهِۦٓ
ona
أَوَّلَ
ilk
مَرَّةٍ
defasında
وَنَذَرُهُمْ
ve bırakırız onları
فِى
içinde
طُغْيَٰنِهِمْ
azgınlıkları
يَعْمَهُونَ
bocalayıp dururlar

venüḳallibü ef'idetehüm veebṣârahüm kemâ lem yü'minû bihî evvele merrativ veneẕeruhüm fî ṭugyânihim ya`mehûn.

Onların kalblerini, gözlerini, ona ilk defa inanmadıkları gibi çeviririz; onları taşkınlıkları içinde şaşkın şaşkın bırakırız.

Tefsir