Skip to main content

وَكَيْفَ
ve nasıl
أَخَافُ
ben korkarım
مَآ
şeylerden
أَشْرَكْتُمْ
sizin ortak koştuğunuz
وَلَا تَخَافُونَ
korkmuyorsunuz da
أَنَّكُمْ
siz
أَشْرَكْتُم
ortak koşmaktan
بِٱللَّهِ
Allah'ın
مَا
şeyleri
لَمْ يُنَزِّلْ
indirmediği
بِهِۦ
hakkında
عَلَيْكُمْ
size
سُلْطَٰنًاۚ
hiçbir delil
فَأَىُّ
şimdi hangisi
ٱلْفَرِيقَيْنِ
iki topluluktan
أَحَقُّ
daha layıktır
بِٱلْأَمْنِۖ
güvende olmağa
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
تَعْلَمُونَ
biliyor

vekeyfe eḫâfü mâ eşraktüm velâ teḫâfûne enneküm eşraktüm billâhi mâ lem yünezzil bihî `aleyküm sülṭânâ. feeyyü-lferîḳayni eḥaḳḳu bil'emn. in küntüm ta`lemûn.

"Allah'a koştuğunuz ortaklardan nasıl korkarım? Oysa siz, Allah'ın hakkında size bir delil indirmediği bir şeyi O'na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz. İki taraftan hangisine güvenmek daha gereklidir, bir bilseniz."

Tefsir

ٱلَّذِينَ
kimseler
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
وَلَمْ
ve
يَلْبِسُوٓا۟
bulamayanlar
إِيمَٰنَهُم
imanlarını
بِظُلْمٍ
bir haksızlıkla
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
لَهُمُ
onlarındır
ٱلْأَمْنُ
güven
وَهُم
ve onlardır
مُّهْتَدُونَ
doğru yolu bulanlar da

elleẕîne âmenû velem yelbisû îmânehüm biżulmin ülâike lehümü-l'emnü vehüm mühtedûn.

İşte güven; onlara, inanıp haksızlık karıştırmayanlaradır. Onlar doğru yoldadırlar.

Tefsir

وَتِلْكَ
işte bunlar
حُجَّتُنَآ
hüccetlerimizdir
ءَاتَيْنَٰهَآ
verdiğimiz
إِبْرَٰهِيمَ
İbrahim'e
عَلَىٰ
karşı
قَوْمِهِۦۚ
kavmine
نَرْفَعُ
yükseltiriz
دَرَجَٰتٍ
derecelerle
مَّن
kimseyi
نَّشَآءُۗ
dilediğimiz
إِنَّ
şüphesiz
رَبَّكَ
Rabbin
حَكِيمٌ
hüküm ve hikmet sahibidir
عَلِيمٌ
bilendir

vetilke ḥuccetünâ âteynâhâ ibrâhîme `alâ ḳavmih. nerfe`u deracâtim men neşâ'. inne rabbeke ḥakîmün `alîm.

Bu, İbrahim'e, milletine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Doğrusu Rabbin Hakim'dir, Bilen'dir.

Tefsir

وَوَهَبْنَا
ve biz hediye ettik
لَهُۥٓ
ona
إِسْحَٰقَ
İshak'ı
وَيَعْقُوبَۚ
ve Ya'kub'u da
كُلًّا
hepsine de
هَدَيْنَاۚ
doğru yolu gösterdik
وَنُوحًا
Nuh'a
هَدَيْنَا
yol göstermiştik
مِن قَبْلُۖ
daha önce
وَمِن
ve
ذُرِّيَّتِهِۦ
onun soyundan
دَاوُۥدَ
Davud'a
وَسُلَيْمَٰنَ
ve Süleyman'a
وَأَيُّوبَ
ve Eyyub'a
وَيُوسُفَ
ve Yusuf'a
وَمُوسَىٰ
ve Musa'ya
وَهَٰرُونَۚ
ve Harun'a
وَكَذَٰلِكَ
ve böylece
نَجْزِى
biz ödüllendiririz
ٱلْمُحْسِنِينَ
güzel davrananları

vevehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûb. küllen hedeynâ. venûḥan hedeynâ min ḳablü vemin ẕürriyyetihî dâvûde vesüleymâne veeyyûbe veyûsüfe vemûsâ vehârûn. vekeẕâlike neczi-lmuḥsinîn.

Ona İshak'ı, Yakub'u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh'u ve soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.

Tefsir

وَزَكَرِيَّا
ve Zekeriyya'ya
وَيَحْيَىٰ
ve Yahya'ya
وَعِيسَىٰ
ve Îsa
وَإِلْيَاسَۖ
ve İlyas'a
كُلٌّ
hepsi
مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
salihlerden (idi)

vezekeriyyâ veyaḥyâ ve`îsâ veilyâs. küllüm mine-ṣṣâliḥîn.

Ona İshak'ı, Yakub'u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh'u ve soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.

Tefsir

وَإِسْمَٰعِيلَ
ve İsma'il'e
وَٱلْيَسَعَ
ve el-Yesa'a
وَيُونُسَ
ve Yunus'a
وَلُوطًاۚ
ve Lut'a da
وَكُلًّا
hepsini
فَضَّلْنَا
üstün kıldık
عَلَى
üzerine
ٱلْعَٰلَمِينَ
alemler

veismâ`île velyese`a veyûnüse velûṭâ. veküllen feḍḍalnâ `ale-l`âlemîn.

Ona İshak'ı, Yakub'u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh'u ve soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.

Tefsir

وَمِنْ
ve
ءَابَآئِهِمْ
babalarından
وَذُرِّيَّٰتِهِمْ
ve çocuklarından
وَإِخْوَٰنِهِمْۖ
ve kardeşlerinden
وَٱجْتَبَيْنَٰهُمْ
onları seçtik
وَهَدَيْنَٰهُمْ
ve onları ilettik
إِلَىٰ صِرَٰطٍ
yola
مُّسْتَقِيمٍ
doğru

vemin âbâihim veẕürriyyâtihim veiḫvânihim. vectebeynâhüm vehedeynâhüm ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Babalarından, soylarından, kardeşlerinden bir kısmını seçtik ve doğru yola eriştirdik.

Tefsir

ذَٰلِكَ
İşte bu
هُدَى
hidayetidir
ٱللَّهِ
Allah'ın
يَهْدِى
doğru yola iletir
بِهِۦ
bununla
مَن يَشَآءُ
dilediğini
مِنْ عِبَادِهِۦۚ
kullarından
وَلَوْ
eğer
أَشْرَكُوا۟
ortak koşsalardı
لَحَبِطَ
boşa giderdi
عَنْهُم
onlar
مَّا
şeyler
كَانُوا۟
oldukları
يَعْمَلُونَ
yaptıkları

ẕâlike hüde-llâhi yehdî bihî mey yeşâü min `ibâdih. velev eşrakû leḥabiṭa `anhüm mâ kânû ya`melûn.

Bu, Allah'ın kullarından dilediğini eriştirdiği yoludur. Eğer ortak koşsalarda amelleri boşa çıkardı.

Tefsir

أُو۟لَٰٓئِكَ
İşte onlar
ٱلَّذِينَ
kimselerdir
ءَاتَيْنَٰهُمُ
verdiğimiz
ٱلْكِتَٰبَ
Kitap
وَٱلْحُكْمَ
ve hüküm
وَٱلنُّبُوَّةَۚ
ve peygamberlik
فَإِن
eğer
يَكْفُرْ
inkar ederse
بِهَا
bunları
هَٰٓؤُلَآءِ
şimdi şunlar
فَقَدْ
mukakkak
وَكَّلْنَا
biz vekil bırakmışızdır
بِهَا
bunlara
قَوْمًا
bir toplumu
لَّيْسُوا۟
bunları etmeyecek
بِهَا بِكَٰفِرِينَ
inkar

ülâike-lleẕîne âteynâhümü-lkitâbe velḥukme vennübüvveh. feiy yekfür bihâ hâülâi feḳad vekkelnâ bihâ ḳavmel leysû bihâ bikâfirîn.

Kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiklerimiz işte bunlardır. Kafirler onları inkar ederlerse, inkar etmeyecek bir milleti onlara vekil kılarız.

Tefsir

أُو۟لَٰٓئِكَ
İşte onlar
ٱلَّذِينَ
kimselerdir
هَدَى
hidayet ettikleridir
ٱللَّهُۖ
Allah'ın
فَبِهُدَىٰهُمُ
onların yoluna
ٱقْتَدِهْۗ
uy
قُل
de ki
لَّآ أَسْـَٔلُكُمْ
sizden istemiyorum
عَلَيْهِ
ona karşılık
أَجْرًاۖ
bir ücret
إِنْ
değildir
هُوَ
O
إِلَّا
ancak
ذِكْرَىٰ
bir öğüttür
لِلْعَٰلَمِينَ
alemlere

ülâike-lleẕîne hede-llâhü febihüdâhümu-ḳtedih. ḳul lâ es'elüküm `aleyhi ecrâ. in hüve illâ ẕikrâ lil`âlemîn.

İşte bunlar Allah'ın doğru yola eriştirdikleridir, onların yoluna uy, "Sizden buna karşılık bir ücret istemem, bu sadece herkes için bir hatırlatmadır" de.

Tefsir