Skip to main content

قُلِ
de ki
ٱنظُرُوا۟
bir bakın
مَاذَا
neler olduğuna
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
وَٱلْأَرْضِۚ
ve yerde
وَمَا تُغْنِى
bir şey kazandırmaz
ٱلْءَايَٰتُ
ayetler
وَٱلنُّذُرُ
ve uyarılar
عَن قَوْمٍ
bir topluluğa
لَّا يُؤْمِنُونَ
iman etmeyen

ḳuli-nżurû mâẕâ fi-ssemâvâti vel'arḍ. vemâ tugni-l'âyâtü vennüẕüru `an ḳavmil lâ yü'minûn.

"Göklerde ve yerde neler var, bir bakın" de. İnanmayacak bir millete ayetler ve uyarmalar fayda vermez.

Tefsir

فَهَلْ
mı?
يَنتَظِرُونَ
bekliyorlar
إِلَّا
başkasını
مِثْلَ
benzerinden
أَيَّامِ
(başlarına gelen) günlerin
ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟
geçmiş olanların
مِن قَبْلِهِمْۚ
kendilerinden önce
قُلْ
de ki
فَٱنتَظِرُوٓا۟
bekleyin bakalım
إِنِّى
şüphesiz ben de
مَعَكُم
sizinle birlikte
مِّنَ ٱلْمُنتَظِرِينَ
bekleyenlerdenim

fehel yenteżirûne illâ miŝle eyyâmi-lleẕîne ḫalev min ḳablihim. ḳul fenteżirû innî me`aküm mine-lmünteżirîn.

Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen olaylardan başka bir şey mi bekliyorlar? "Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim" de.

Tefsir

ثُمَّ
Sonra
نُنَجِّى
kurtarırız
رُسُلَنَا
peygamberlerimizi
وَٱلَّذِينَ
ve kimseleri
ءَامَنُوا۟ۚ
iman eden(leri)
كَذَٰلِكَ
işte böyle
حَقًّا
bir haktır
عَلَيْنَا
üzerimize
نُنجِ
kurtarmak
ٱلْمُؤْمِنِينَ
Mü'minleri

ŝümme nüneccî rusülenâ velleẕîne âmenû keẕâlik. ḥaḳḳan `aleynâ nünci-lmü'minîn.

Sonra Biz, peygamberlerimizi ve inananları böylece kurtarırız, inananları (verdiğimiz söz gereğince) kurtarmamız Bize haktır.

Tefsir

قُلْ
de ki
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلنَّاسُ
insanlar
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
فِى
içinde
شَكٍّ
bir kuşku
مِّن دِينِى
benim dinimden
فَلَآ
(bilin ki)
أَعْبُدُ
ben tapmıyorum
ٱلَّذِينَ
şeylere
تَعْبُدُونَ
sizin taptıklarınız
مِن دُونِ
başka
ٱللَّهِ
Allah'tan
وَلَٰكِنْ
ancak
أَعْبُدُ
kulluk ederim
ٱللَّهَ
Allah'a
ٱلَّذِى يَتَوَفَّىٰكُمْۖ
sizin canınızı alacak olan
وَأُمِرْتُ
ve ben emrolundum
أَنْ أَكُونَ
olmakla
مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'minlerden

ḳul yâ eyyühe-nnâsü in küntüm fî şekkim min dînî felâ a`büdü-lleẕîne ta`büdûne min dûni-llâhi velâkin a`büdü-llâhe-lleẕî yeteveffâküm. veümirtü en ekûne mine-lmü'minîn.

De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz bilin ki ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak, sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. İnananlardan olmakla emrolundum."

Tefsir

وَأَنْ
ve
أَقِمْ
çevir
وَجْهَكَ
yüzünü
لِلدِّينِ
dine
حَنِيفًا
hanif olan
وَلَا
ve
تَكُونَنَّ
olma
مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
ortak koşanlardan

veen eḳim vecheke lildîni ḥanîfâ. velâ tekûnenne mine-lmüşrikîn.

(Muhammed'e) "Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın ortak koşanlardan olma; sana fayda da zarar da veremeyecek, Allah'tan başkasına yalvarma; öyle yaparsan şüphesiz, zalimlerden olursun" denildi.

Tefsir

وَلَا
ve
تَدْعُ
tapma
مِن دُونِ
bırakıp
ٱللَّهِ
Allah'ı
مَا
şeylere
لَا يَنفَعُكَ
sana yararı dokunmayan
وَلَا
ne de
يَضُرُّكَۖ
sana zararı dokunmayan
فَإِن
eğer
فَعَلْتَ
böyle yaparsan
فَإِنَّكَ
şüphesiz sen
إِذًا
o zaman
مِّنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerden olursun

velâ ted`u min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uke velâ yeḍurruk. fein fe`alte feinneke iẕem mine-żżâlimîn.

(Muhammed'e) "Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın ortak koşanlardan olma; sana fayda da zarar da veremeyecek, Allah'tan başkasına yalvarma; öyle yaparsan şüphesiz, zalimlerden olursun" denildi.

Tefsir

وَإِن
eğer
يَمْسَسْكَ
sana verirse
ٱللَّهُ
Allah
بِضُرٍّ
bir sıkıntı
فَلَا
yoktur
كَاشِفَ
giderecek
لَهُۥٓ
onu
إِلَّا
başka
هُوَۖ
O'ndan
وَإِن
ve eğer
يُرِدْكَ
senin için dilerse
بِخَيْرٍ
bir iyilik
فَلَا
yoktur
رَآدَّ
geri çevirecek
لِفَضْلِهِۦۚ
O'nun lütfunu
يُصِيبُ
verir
بِهِۦ
bunu
مَن
kimseye
يَشَآءُ
dilediği
مِنْ عِبَادِهِۦۚ
kullarından
وَهُوَ
ve O
ٱلْغَفُورُ
bağışlayıcıdır
ٱلرَّحِيمُ
merhamet edicidir

veiy yemseske-llâhü biḍurrin felâ kâşife lehû illâ hû. veiy yüridke biḫayrin felâ râdde lifaḍlih. yüṣîbü bihî mey yeşâü min `ibâdih. vehüve-lgafûru-rraḥîm.

Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.

Tefsir

قُلْ
de ki
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلنَّاسُ
insanlar
قَدْ
muhakkak
جَآءَكُمُ
size gelmiştir
ٱلْحَقُّ
hak
مِن رَّبِّكُمْۖ
Rabbinizden
فَمَنِ
kim
ٱهْتَدَىٰ
hidayet bulursa
فَإِنَّمَا
şüphesiz
يَهْتَدِى
hidayet bulmuştur
لِنَفْسِهِۦۖ
kendi yararına
وَمَن
ve kim de
ضَلَّ
sapıtırsa;
فَإِنَّمَا
şüphesiz
يَضِلُّ
sapıtmıştır
عَلَيْهَاۖ
kendi aleyhine
وَمَآ
değilim
أَنَا۠
ben
عَلَيْكُم
sizin üzerinize
بِوَكِيلٍ
bir vekil

ḳul yâ eyyühe-nnâsü ḳad câekümü-lḥaḳḳu mir rabbiküm. femeni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen ḍalle feinnemâ yeḍillü `aleyhâ. vemâ ene `aleyküm bivekîl.

De ki: "Ey insanlar! Rabbinizden size gerçek gelmiştir. Doğru yola giren ancak kendisi için girmiş ve sapıtan da kendi zararına olarak sapıtmıştır. Ben sizin üzerinize vekil değilim."

Tefsir

وَٱتَّبِعْ
uy
مَا
şeye
يُوحَىٰٓ
vahyedilen
إِلَيْكَ
sana
وَٱصْبِرْ
ve sabret
حَتَّىٰ
kadar
يَحْكُمَ
hükmünü verinceye
ٱللَّهُۚ
Allah
وَهُوَ
ve O
خَيْرُ
en hayırlısıdır
ٱلْحَٰكِمِينَ
hüküm verenlerin

vettebi` mâ yûḥâ ileyke vaṣbir ḥattâ yaḥküme-llâh. vehüve ḫayru-lḥâkimîn.

Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir.

Tefsir