Skip to main content

وَٱللَّهُ
Allah
جَعَلَ
yaptı
لَكُم
sizin için
مِّمَّا خَلَقَ
yarattıklarından
ظِلَٰلًا
gölgeler
وَجَعَلَ
ve var etti
لَكُم
sizin için
مِّنَ ٱلْجِبَالِ
dağlarda
أَكْنَٰنًا
oturulacak barınaklar
وَجَعَلَ
ve var eyledi
لَكُمْ
sizin için
سَرَٰبِيلَ
elbiseler
تَقِيكُمُ
sizi koruyan
ٱلْحَرَّ
sıcaktan
وَسَرَٰبِيلَ
ve elbiseler
تَقِيكُم
sizi koruyan
بَأْسَكُمْۚ
savaşınızda
كَذَٰلِكَ
böyle
يُتِمُّ
tamamlıyor
نِعْمَتَهُۥ
ni'metini
عَلَيْكُمْ
size
لَعَلَّكُمْ
umulur ki siz
تُسْلِمُونَ
teslim (müslüman) olursunuz

vellâhü ce`ale leküm mimmâ ḫaleḳa żilâlev vece`ale leküm mine-lcibâli eknânev vece`ale leküm serâbîle teḳîkümü-lḥarra veserabîle teḳîküm be'seküm. keẕâlike yütimmü ni`metehû `aleyküm le`alleküm tüslimûn.

Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.

Tefsir

فَإِن
eğer yine
تَوَلَّوْا۟
yüz çevirirlerse
فَإِنَّمَا
artık
عَلَيْكَ
senin üzerine düşen
ٱلْبَلَٰغُ
duyurmaktır
ٱلْمُبِينُ
açık bir şekilde

fein tevellev feinnemâ `aleyke-lbelâgu-lmübîn.

Eğer yüz çevirirlerse, sana düşenin sadece açıkça tebliğ olduğunu bil.

Tefsir

يَعْرِفُونَ
bilirler
نِعْمَتَ
ni'metini
ٱللَّهِ
Allah'ın
ثُمَّ
sonra da
يُنكِرُونَهَا
bunu inkar ederler
وَأَكْثَرُهُمُ
ve çokları da
ٱلْكَٰفِرُونَ
inkar ederler

ya`rifûne ni`mete-llâhi ŝümme yünkirûnehâ veekŝeruhümü-lkâfirûn.

Allah'ın nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten çoğu kafir kimselerdir.

Tefsir

وَيَوْمَ
ve gün
نَبْعَثُ
getirdiğimiz
مِن كُلِّ
her
أُمَّةٍ
ümmetten
شَهِيدًا
bir şahid
ثُمَّ
artık
لَا يُؤْذَنُ
izin verilmez
لِلَّذِينَ
kimselere
كَفَرُوا۟
inkar eden(lere)
وَلَا
ve ne de
هُمْ
onların
يُسْتَعْتَبُونَ
özür dilemeleri istenir

veyevme neb`aŝü min külli ümmetin şehîden ŝümme lâ yü'ẕenü lilleẕîne keferû velâ hüm yüsta`tebûn.

Kıyamet günü her ümmetten bir şahit getiririz; inkar edenlere itiraz için izin de verilmez, onların özürleri de dinlenmez.

Tefsir

وَإِذَا
ve zaman
رَءَا
gördükleri
ٱلَّذِينَ
kimseler
ظَلَمُوا۟
zulmedenler
ٱلْعَذَابَ
azabı
فَلَا
artık
يُخَفَّفُ
hafifletilmez
عَنْهُمْ
onlardan
وَلَا
ve asla
هُمْ
onlara
يُنظَرُونَ
fırsat verilmez

veiẕâ rae-lleẕîne żalemü-l`aẕâbe felâ yüḫaffefü `anhüm velâ hüm yünżarûn.

Zulmedenler, azap görürlerken azabları hafifletilmez de geciktirilmez de.

Tefsir

وَإِذَا
ve zaman
رَءَا
gördükleri
ٱلَّذِينَ
kimseler
أَشْرَكُوا۟
ortak koşanlar
شُرَكَآءَهُمْ
ortak koştuklarını
قَالُوا۟
derler ki
رَبَّنَا
Rabbimiz
هَٰٓؤُلَآءِ
işte (bunlar)
شُرَكَآؤُنَا
ortaklarımız
ٱلَّذِينَ كُنَّا
olduğumuz
نَدْعُوا۟
tapıyor
مِن دُونِكَۖ
senden başka
فَأَلْقَوْا۟
söz atarlar
إِلَيْهِمُ
onlara
ٱلْقَوْلَ
şu sözle
إِنَّكُمْ
siz
لَكَٰذِبُونَ
tamamen yalancılarsınız

veiẕâ rae-lleẕîne eşrakû şürakâehüm ḳâlû rabbenâ hâülâi şürakâüne-lleẕîne künnâ ned`û min dûnik. feelḳav ileyhimü-lḳavle inneküm lekâẕibûn.

Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde: "Rabbimiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır" derler. Koştukları ortaklar: "Doğrusu siz yalancısınız" diye söz atarlar.

Tefsir

وَأَلْقَوْا۟
ve olurlar
إِلَى ٱللَّهِ
Allah'a
يَوْمَئِذٍ
o gün
ٱلسَّلَمَۖ
teslim
وَضَلَّ
ve sapıp gider
عَنْهُم
kendilerinden
مَّا
şeyler
كَانُوا۟
oldukları
يَفْتَرُونَ
uyduruyor(lar)

veelḳav ile-llâhi yevmeiẕin-sseleme veḍalle `anhüm mâ kânû yefterûn.

Puta tapanlar o gün Allah'ın hükmüne teslim olurlar; uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
kimseler
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
وَصَدُّوا۟
ve engel olanlar
عَن سَبِيلِ
yolundan
ٱللَّهِ
Allah'ın
زِدْنَٰهُمْ
artırırız onlara
عَذَابًا
azabı
فَوْقَ
üstüne
ٱلْعَذَابِ
azaplarının
بِمَا
dolayı
كَانُوا۟
yaptıkları
يُفْسِدُونَ
bozgunculuklarından

elleẕîne keferû veṣaddû `an sebîli-llâhi zidnâhüm `aẕâben fevḳa-l`aẕâbi bimâ kânû yüfsidûn.

İnkar eden, Allah'ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap veririz.

Tefsir

وَيَوْمَ
ve gün
نَبْعَثُ
getireceğimiz
فِى
içinde
كُلِّ
her
أُمَّةٍ
ümmet
شَهِيدًا
bir şahid
عَلَيْهِم
üzerlerine
مِّنْ أَنفُسِهِمْۖ
kendi aralarından
وَجِئْنَا
getireceğiz
بِكَ
seni de
شَهِيدًا
şahid
عَلَىٰ
üzerine
هَٰٓؤُلَآءِۚ
bunların
وَنَزَّلْنَا
ve indirdik
عَلَيْكَ
sana
ٱلْكِتَٰبَ
bu Kitabı
تِبْيَٰنًا
açıklayan
لِّكُلِّ
her
شَىْءٍ
şeyi
وَهُدًى
ve yol gösterici olarak
وَرَحْمَةً
ve rahmet olarak
وَبُشْرَىٰ
ve müjde olarak
لِلْمُسْلِمِينَ
müslümanlara

veyevme neb`aŝü fî külli ümmetin şehîden `aleyhim min enfüsihim veci'nâ bike şehîden `alâ hâülâ'. venezzelnâ `aleyke-lkitâbe tibyânel likülli şey'iv vehüdev veraḥmetev vebüşrâ lilmüslimîn.

O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
يَأْمُرُ
emreder
بِٱلْعَدْلِ
adaleti
وَٱلْإِحْسَٰنِ
ve ihsanı
وَإِيتَآئِ
ve vermeyi
ذِى ٱلْقُرْبَىٰ
akrabaya
وَيَنْهَىٰ
ve meneder
عَنِ ٱلْفَحْشَآءِ
edepsizlikten
وَٱلْمُنكَرِ
ve fenalıktan
وَٱلْبَغْىِۚ
ve azgınlıktan
يَعِظُكُمْ
size böyle öğüt verir
لَعَلَّكُمْ
umulur ki
تَذَكَّرُونَ
öğüt alırsınız (diye)

inne-llâhe ye'müru bil`adli vel'iḥsâni veîtâi ẕi-lḳurbâ veyenhâ `ani-lfaḥşâi velmünkeri velbagy. ye`iżuküm le`alleküm teẕekkerûn.

Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.

Tefsir