Skip to main content

وَلَا تُطِيعُوٓا۟
uymayın
أَمْرَ
emrine
ٱلْمُسْرِفِينَ
aşırıların

velâ tüṭî`û emra-lmüsrifîn.

Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
kimselerin
يُفْسِدُونَ
bozgunculuk yapan
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
وَلَا
ve
يُصْلِحُونَ
ıslah etmeyenlerin

elleẕîne yüfsidûne fi-l'arḍi velâ yuṣliḥûn.

Kardeşleri Salih onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin" dedi.

Tefsir

قَالُوٓا۟
dediler
إِنَّمَآ
doğrusu
أَنتَ
sen
مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
iyice büyülenmişlerdensin

ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.

"Sen şüphesiz büyülenmişin birisin; bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir" dediler.

Tefsir

مَآ
değilsin
أَنتَ
sen
إِلَّا
başka
بَشَرٌ
bir insandan
مِّثْلُنَا
bizim gibi
فَأْتِ
bize getir
بِـَٔايَةٍ
bir mu'cize
إِن
eğer
كُنتَ
isen
مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
doğrulardan

mâ ente illâ beşerum miŝlünâ. fe'ti biâyetin in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

"Sen şüphesiz büyülenmişin birisin; bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir" dediler.

Tefsir

قَالَ
dedi ki
هَٰذِهِۦ
işte bu
نَاقَةٌ
dişi devedir
لَّهَا
onun vardır
شِرْبٌ
su içme hakkı
وَلَكُمْ
ve sizin vardır
شِرْبُ
su içme hakkı
يَوْمٍ
bir gün
مَّعْلُومٍ
belli

ḳâle hâẕihî nâḳatül lehâ şirbüv veleküm şirbü yevmim ma`lûm.

Salih: " İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar" dedi.

Tefsir

وَلَا
sakın
تَمَسُّوهَا
ona dokundurmayın
بِسُوٓءٍ
bir kötülük
فَيَأْخُذَكُمْ
sonra sizi yakalar
عَذَابُ
azabı
يَوْمٍ
bir günün
عَظِيمٍ
büyük

velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕeküm `aẕâbü yevmin `ażîm.

Salih: " İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar" dedi.

Tefsir

فَعَقَرُوهَا
nihayet onu kestiler
فَأَصْبَحُوا۟
ama oldular
نَٰدِمِينَ
pişman

fe`aḳarûhâ feaṣbeḥû nâdimîn.

Onlar ise deveyi kestiler; ama pişman da oldular.

Tefsir

فَأَخَذَهُمُ
ve onları yakaladı
ٱلْعَذَابُۗ
azab
إِنَّ
muhakkak ki
فِى
vardır
ذَٰلِكَ
bunda
لَءَايَةًۖ
bir ibret
وَمَا
ama yine
كَانَ
değildir
أَكْثَرُهُم
çokları
مُّؤْمِنِينَ
inananlardan

feeḫaẕehümü-l`aẕâb. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda bir ders vardır, fakat çoğu inanmamıştır.

Tefsir

وَإِنَّ
şüphesiz
رَبَّكَ
Rabbin
لَهُوَ
işte O'dur
ٱلْعَزِيزُ
üstün olan
ٱلرَّحِيمُ
merhamet eden

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

Tefsir

كَذَّبَتْ
yalanladı
قَوْمُ
kavmi
لُوطٍ
Lut
ٱلْمُرْسَلِينَ
gönderilen elçileri

keẕẕebet ḳavmü lûṭini-lmürselîn.

Lut milleti de peygamberleri yalanladı.

Tefsir