felemmâ terâe-lcem`âni ḳâle aṣḥâbü mûsâ innâ lemüdrakûn.
İki topluluk birbirini gördüğünde, Musa'nın adamları: "İşte yakalandık" dediler.
ḳâle kellâ. inne me`iye rabbî seyehdîn.
Musa: "Hayır; Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir" dedi.
feevḥaynâ ilâ mûsâ eni-ḍrib bi`aṣâke-lbaḥr. fenfeleḳa fekâne küllü firḳin keṭṭavdi-l`ażîm.
Bunun üzerine Biz Musa'ya: "Değneğinle denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi.
veezlefnâ ŝemme-l'âḫarîn.
İşte oraya, geridekileri de yaklaştırdık.
veenceynâ mûsâ vemem me`ahû ecme`în.
Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.
Öbürlerini suda boğduk.
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Bunda şüphesiz ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Doğrusu Rabbin, güçlü olandır, merhamet edendir.
vetlü `aleyhim nebee ibrâhîm.
Onlara İbrahim'in kıssasını anlat.
iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ ta`büdûn.
İbrahim, babasına ve milletine: "Nelere tapıyorsunuz?" demişti.