Skip to main content

أَمْ
yoksa
عِندَهُمُ
onların yanında (mıdır?)
ٱلْغَيْبُ
gayb
فَهُمْ
kendileri (mi?)
يَكْتُبُونَ
yazıyorlar

em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn.

Veya, görülmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?

Tefsir

أَمْ
yoksa
يُرِيدُونَ
istiyorlar
كَيْدًاۖ
bir tuzak kurmak (mı?)
فَٱلَّذِينَ
oysa (asıl)
كَفَرُوا۟
inkar edenler
هُمُ
onlardır
ٱلْمَكِيدُونَ
tuzağa düşecek olanlar

em yürîdûne keydâ. felleẕîne keferû hümü-lmekîdûn.

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama o tuzağa yakalanacak olanlar inkar edenlerdir.

Tefsir

أَمْ
yoksa
لَهُمْ
onların (var mı?)
إِلَٰهٌ
bir tanrısı
غَيْرُ
başka
ٱللَّهِۚ
Allah'tan
سُبْحَٰنَ
şanı yücedir
ٱللَّهِ
Allah'ın
عَمَّا
şeylerden
يُشْرِكُونَ
onların ortak koştukları

em lehüm ilâhün gayru-llâh. sübḥâne-llâhi `ammâ yüşrikûn.

Yoksa Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir.

Tefsir

وَإِن
ve eğer
يَرَوْا۟
görseler
كِسْفًا
bir parçanın
مِّنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
سَاقِطًا
düştüğünü
يَقُولُوا۟
derler
سَحَابٌ
bulutlardır
مَّرْكُومٌ
üst üste yığılmış

veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâḳiṭay yeḳûlû seḥâbüm merkûm.

Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: "Bulut kümesidir" derler.

Tefsir

فَذَرْهُمْ
bırak onları
حَتَّىٰ
kadar
يُلَٰقُوا۟
kavuşuncaya
يَوْمَهُمُ
günlerine
ٱلَّذِى فِيهِ
orada
يُصْعَقُونَ
korkudan bayılacakları

feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn.

Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.

Tefsir

يَوْمَ
(o) gün
لَا يُغْنِى
sağlamaz
عَنْهُمْ
kendilerine
كَيْدُهُمْ
tuzakları
شَيْـًٔا
hiçbir (yarar)
وَلَا
ve değildir
هُمْ
onlara
يُنصَرُونَ
yardım edilecek

yevme lâ yugnî `anhüm keydühüm şey'ev velâ hüm yünṣarûn.

O gün, düzenleri kendilerine bir fayda vermez; yardım da görmezler.

Tefsir

وَإِنَّ
ve şüphesiz
لِلَّذِينَ
vardır
ظَلَمُوا۟
zulmedenlere
عَذَابًا
bir azab
دُونَ
başka
ذَٰلِكَ
bundan
وَلَٰكِنَّ
fakat
أَكْثَرَهُمْ
çokları
لَا يَعْلَمُونَ
bilmezler

veinne lilleẕîne żalemû `aẕâben dûne ẕâlike velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Zulmedenlere, şüphesiz, bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler.

Tefsir

وَٱصْبِرْ
o halde sabret
لِحُكْمِ
hükmüne
رَبِّكَ
Rabbinin
فَإِنَّكَ
çünkü sen
بِأَعْيُنِنَاۖ
gözlerimizin önündesin
وَسَبِّحْ
ve tesbih et
بِحَمْدِ
övgü ile
رَبِّكَ
Rabbini
حِينَ
zaman
تَقُومُ
kalktığın

vaṣbir liḥukmi rabbike feinneke bia`yüninâ vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḥîne teḳûm.

Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret; doğrusu sen, Bizim nezaretimiz altındasın; kalkarken Rabbini överek tesbih et;

Tefsir

وَمِنَ
bir kısmında
ٱلَّيْلِ
gecenin
فَسَبِّحْهُ
O'nu tesbih et
وَإِدْبَٰرَ
ve ardından
ٱلنُّجُومِ
yıldızların

vemine-lleyli fesebbiḥhü veidbâra-nnücûm.

Geceleyin ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tesbih et.

Tefsir