Skip to main content

وَٱلَّذِينَ
ve kimseler
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
وَٱتَّبَعَتْهُمْ
ve kendilerine uyanlar
ذُرِّيَّتُهُم
zürriyetleri de
بِإِيمَٰنٍ
imanda
أَلْحَقْنَا
kattık
بِهِمْ
kendilerine
ذُرِّيَّتَهُمْ
zürriyetlerini
وَمَآ
ve
أَلَتْنَٰهُم
eksiltmedik
مِّنْ عَمَلِهِم
kendi amellerinden
مِّن
hiçbir
شَىْءٍۚ
şey
كُلُّ
her
ٱمْرِئٍۭ
kişi
بِمَا
şeye
كَسَبَ
kendi kazandığı
رَهِينٌ
bağlıdır

velleẕîne âmenû vettebe`athüm ẕürriyyetühüm biîmânin elḥaḳnâ bihim ẕürriyyetehüm vemâ eletnâhüm min `amelihim min şey'. küllü-mriim bimâ kesebe rahîn.

İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.

Tefsir

وَأَمْدَدْنَٰهُم
ve onlara bol bol verdik
بِفَٰكِهَةٍ
meyvadan
وَلَحْمٍ
ve etten
مِّمَّا يَشْتَهُونَ
canlarının istediği

veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn.

Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.

Tefsir

يَتَنَٰزَعُونَ
kapışırlar
فِيهَا
orada
كَأْسًا
bir kadeh
لَّا
yoktur
لَغْوٌ
saçmalama
فِيهَا
içinde
وَلَا
ve yoktur
تَأْثِيمٌ
günaha sokma

yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lagvun fîhâ velâ te'ŝîm.

Orada kadeh tokuştururlar; fakat bunda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.

Tefsir

وَيَطُوفُ
çevrelerinde dolaşır
عَلَيْهِمْ
onların
غِلْمَانٌ
civanlar
لَّهُمْ
kendilerine mahsus
كَأَنَّهُمْ
gibi
لُؤْلُؤٌ
inci
مَّكْنُونٌ
saklanmış

veyeṭûfü `aleyhim gilmânül lehüm keennehüm lü'lüüm meknûn.

Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.

Tefsir

وَأَقْبَلَ
ve dönmüş(ler)
بَعْضُهُمْ
birkısmı
عَلَىٰ بَعْضٍ
diğerine
يَتَسَآءَلُونَ
soruyorlar

veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.

Birbirlerine dönüp soruşurlar:

Tefsir

قَالُوٓا۟
dediler
إِنَّا
elbette biz
كُنَّا
idik
قَبْلُ
daha önce
فِىٓ
içinde
أَهْلِنَا
ailemiz
مُشْفِقِينَ
korku içinde

ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.

"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

Tefsir

فَمَنَّ
lutfetti
ٱللَّهُ
Allah
عَلَيْنَا
bize
وَوَقَىٰنَا
ve bizi korudu
عَذَابَ
azabdan
ٱلسَّمُومِ
hücrelere işleyen

femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.

"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

Tefsir

إِنَّا
elbette biz
كُنَّا
idik
مِن قَبْلُ
bundan önce
نَدْعُوهُۖ
yalnız O'na yalvarır
إِنَّهُۥ
çünkü O
هُوَ
O'dur
ٱلْبَرُّ
iyilik eden
ٱلرَّحِيمُ
esirgeyen

innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.

"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

Tefsir

فَذَكِّرْ
sen hatırlat
فَمَآ
değilsin
أَنتَ
sen
بِنِعْمَتِ
ni'meti sayesinde
رَبِّكَ
Rabbinin
بِكَاهِنٍ
kahin
وَلَا
ve değilsin
مَجْنُونٍ
mecnun

feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.

Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.

Tefsir

أَمْ
yoksa
يَقُولُونَ
diyorlar (mı?)
شَاعِرٌ
bir şa'irdir
نَّتَرَبَّصُ
gözetliyoruz
بِهِۦ
onun
رَيْبَ
felaketlerine çarpılmasını
ٱلْمَنُونِ
zamanın

em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.

Yoksa senin için şöyle mi derler: "Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz."

Tefsir