Skip to main content

كَلَّا
hayır
لَا
yoktur
وَزَرَ
sığınacak yer

kellâ lâ vezer.

Hayır; hayır; bir sığınak yoktur.

Tefsir

إِلَىٰ
Rabbinin
رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ
o gün
ٱلْمُسْتَقَرُّ
varıp durulacak yer

ilâ rabbike yevmeiẕin-lmüsteḳarr.

O gün, sen, Rabbinin huzuruna varıp durursun.

Tefsir

يُنَبَّؤُا۟
haber verilir
ٱلْإِنسَٰنُ
insanın
يَوْمَئِذٍۭ
o gün
بِمَا
şeyler
قَدَّمَ
yapıp öne sürdüğü
وَأَخَّرَ
ve geri bıraktığı

yünebbeü-l'insânü yevmeiẕim bimâ ḳaddeme veeḫḫar.

O gün, insanoğluna önde ve sonda yaptığı ne varsa bildirilir.

Tefsir

بَلِ
doğrusu
ٱلْإِنسَٰنُ
insan
عَلَىٰ نَفْسِهِۦ
kendi nefsini
بَصِيرَةٌ
görür

beli-l'insânü `alâ nefsihî beṣîrah.

Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.

Tefsir

وَلَوْ
ve şayet
أَلْقَىٰ
ortaya atsa (da)
مَعَاذِيرَهُۥ
özürler

velev elḳâ me`âẕîrah.

Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.

Tefsir

لَا تُحَرِّكْ
depretme
بِهِۦ
onu
لِسَانَكَ
diline
لِتَعْجَلَ
okumak için
بِهِۦٓ
onu

lâ tüḥarrik bihî lisâneke lita`cele bih.

Cebrail sana Kuran okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme, yalnız dinle.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
عَلَيْنَا
bize düşer
جَمْعَهُۥ
onu toplamak
وَقُرْءَانَهُۥ
ve okumak

inne `aleynâ cem`ahû veḳur'âneh.

Doğrusu o vahyolunanı kalbine yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize düşer.

Tefsir

فَإِذَا
zaman
قَرَأْنَٰهُ
O'nu okuduğumuz
فَٱتَّبِعْ
izle
قُرْءَانَهُۥ
onun okunuşunu

feiẕâ ḳara'nâhü fettebi` ḳur'âneh.

Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman, onun okumasını dinle.

Tefsir

ثُمَّ
sonra
إِنَّ
şüphesiz
عَلَيْنَا
bize düşer
بَيَانَهُۥ
onu açıklamak

ŝümme inne `aleynâ beyâneh.

Sonra onu sana açıklamak Bize düşer.

Tefsir

كَلَّا
hayır
بَلْ
bilakis
تُحِبُّونَ
siz seviyorsunuz
ٱلْعَاجِلَةَ
çarçabuk geçeni

kellâ bel tüḥibbûne-l`âcileh.

Hayır, hayır! Sizler, çabuk elde edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz.

Tefsir